19 Ekim 2014 Pazar

Something About Us (part III)


   Sayfayı aşağı indirdiğimde mağara adamı kaçkını fotoğrafımın altında bişiler yazıyodu. Bu sefer kırmızı harflerle kocaman yerleştirilemedinizden farklı bişi hemde! Kutucuklar içinde sayılar harfler falan derken kafamı netleştirdim ve okumaya başladım. Yerleştirilen il falan derken tüylerim diken diken oldu. Daha da aşağıya indiğimde 4. tercihim olan izmire yakın bir ilin adının yazdığını okudum. Allahım şaka mısın sen? Tekoloji o kadar ilerledi mi falan derken metronun geldiğini farkettim ama adım atamayacak kadar sersemlemiş bir halde ekrana bakıyodum. Ulan atanmıştım lan! Sevinçten içim uçmalı kaçmalı dans ediyodu resmen ve yerimde zıplayıp insanlar arasında panik yaratmamak adına sakin kalmaya çalıştım. Telefonumun çalmasıyla kendime geldim. İzmirdeki iş yerinden en yakın arkadaşım ve müdürüm kadar saygı duyduğum ablam arıyodu. Açtım ve direk neresi neresi diyince pat diye söyledim. Yoksa ayak yaparım ben her daim böyle durumlarda. O da bi çığlık koyuverdi direk telefonda. Allaaaaaaaaaaaaaağh diye. Ben de bağırıcam bağıramıyom ıllıııh modunda sessiz sessiz metro içinde dolanıyodum. Neyse ballı güllü bi telefon konuşmasından sonra kapattım telefonu ve o gün aslında görüşemediğimiz için kızgın olduğum doktora bu haberi vermek için telefona sarıldım. Önce bi durdum acaba msjla haber vermek nası olur diye. O gün nöbetçiydi o da. 2 dakika onu düşününce ve olanları düşününce kızgınlığım gitti ve en iyisi hastaneye gitmek dedim. Atladım 4. gelen metroya(p.s. 4 tane metro geçmesine rağmen binemedim sevincimden ve kararsızlığımdan!) Yolda da msj attım. Seninle çok kısa ve önemli bişey konuşmak istiyorum hastanede nerdesin yazdım. Atladım metroya. Git git git. Telefon susmuyo tabi. Bu arada ben de arada whatsapp'a baktım ama ne gören var msjı ne de online olan. Allahım dedim bu seferde eli boş mu dönücem. Hadi en kötü anlarımda kendisini yanımda istedim olmadı olamadı ama bu mutlu günümde de yanımda olsun lütfen dedim. Metroyla halkapınara kadar geldim. Bu arada kuzenim aradı. Kendisi de kaç zamandır iş bulma konusunda sıkıntı yaşıyodu. Görüştük kendisiyle. Söylerken biraz çekindim aslında. Nerdeyse 4 senedir iş aramaktan helak olmuştu ve ben 63 puanla atanmıştım devlet memurluğuna. Kpssye girmek için kendini paralamıştı ve giricekti ertesi gün. Bense atandığımı söylüyorum. Biraz garip oldum ama onun sesinden de mutlu olduğunu anladım. Darısı senin başına kuzine dedim hep.

   Aktarma istasyonuna gelmiştik ama hala daha telefona cevap veren msjı gören yoktu. İndim ve metro değiştirdim bende. Kafama koymuştum gidicektim ve bu haberi yüzyüze vericektim. Sevinecekse de o an sevinecekti. Çünkü tercih meseleleri yüzünden artık gerilmekten ikimizde yorulmuştuk. Dillendirilen bişey yoktu doktorla aramızda ama sonuçta ikimizde bu konudan geriliyoduk. Ayrı evlerde ayrı ayrı geriliyoduk. Bunu farkediyodum açıkçası. Neyse metroyla gideceği yere kadar gittim. Artık bi cevap gelmesini bekliyodum fakat hala yoktu. Bu süreçlerde tebrik telefonlarıyla uğraşıyodum ama gözüm sürekli oklara takılıydı. O an hastane içinde yolumu bulma telaşındaydım. Son telefonu da kapatırken artık gideceğim yerin önüne gelmiştim fakat içeri giremedim bi fasıl. Acaba iş yerine gitmem konusunda ne düşünecekti bilemedim. Ben habersiz gelindiğinde telaşlanırım açıkçası. Çünkü iş arkadaşlarım adını bile duymadıkları bi arkadaşımın ki samimiyet konusunda fazla olan bir arkadaşımın gelmesine garip bakabilirler. Bazen çok acil bir iş durumunda gelir ve ilgilenemeyebilirim. Çoğunlukla masa başı bi işte çalışıyorum ama iş ekşına gelince emniyete hatta adliyeye kadar yolumun düştüğü oluyo. Bu tür durumlarda habersiz gelen kişinin varlığı beni azıcık geriyo. Neyse konumuza dönersek. Girdim içeriye. Güvenliğe arkadaşımı ziyarete geldim doktor X diye belirttim. Şu bölümde çalışıyo dedim. Güvenlik gideceğim yeri tarif etti bende yollandım. Çıktım olduğu koridora ama etrafa bakındım yok. Belki üst kattadır diye oraya çıktım baktım orda da yok! Bana nöbetçiyim demişti. Nerde nerde nerde diye aranırken yarım saat arandım fakat bulamadım. Msjıma da hala cevap gelmemişti. Hem meraklardayım hem de sıkıntılardayım. Kafamda atamamı söyleyeceğim ve boynuma atlıcak falan gibi düşünceler/hayaller falan çatırdamaya başladı. En son kendime süre koydum 10 dakika içinde bi ses bi nefes bi msj ya da kendisi gelmezse tamam panda evine gidiceksin. Müsait olunca artık telefonla görüşürsünüz dedim. 10 dakika da geçti tık yok. Neyse dedim ve merdivenlerden aşağıya indim. 4. kata geldiğimde ise “doktor ben geldim seni göremedim. Müsait değilsin heralde ben eve geçiyorum.” dedim. O an online oldu! Daha sonra tekrar çevrimdışı oldu. Sinirlendim açıkçası. Bekle diyebilirdi. Ya da müsait değilim diyebilirdi. Bişey diyebilirdi ama demedi. Bende merdivenlerden inmeye devam ettim. Tak! Telefonum çalmaya başladı baktım doktor :) o kadar sevindim ki açtım hemen. Nerdesin sen gittin mi dedi. Yok 2. kattayım dedim. Hadi yukarı çık dedi. Bende yukarı çıktım. Beni görünce hayırdır dedi. Bişi konuşucam dedim. Sarıldık. Eee dedi noldu panda korkutma adamı dedi. Bende gel şöyle sakin bi yere geçelim dedim. Sakin bi yere geçtik. Oturalım istersen dedim oturduk. Doktor ben istifa ediyorum işimden gidiyorum dedim. Şaşırdı bi önce sonra neden diye sordu. Çalışmıcam artık burda dedim. Gidicem dedim. Akıllı da şaşkınlıktan nereye gidiceksin napıcaksın ki falan dedi. Bende X iline gidicem dedim. Nası yani neden ne zaman niye falan derken bugün bi haber aldım ben atanmışım dedim. Suratı bi garipleşti. Çözemedi durumu. Sevinsem mi anlamadım ben noluyo şeklinde bi suratla bana bakıyodu. Sonra gülmeye başladı. İnanmıyorum dedi. Peki dedim açtım telefonu gösterdim. Panda bu çok güzel bi haber dedi. İnanamadım dedi. Bildiğimiz bi il zaten dedi. Gider gelirsin bornovadan ev tutarsın falan dedi. Bende gülümseyerek evet dedim. Hala daha telefon ekranına bakıyo arada o da sırıtıyodu. Sonra neyse ben seni tutmayayım dedim. Ayağa kalktım. Bu haberi vermek için geldim dedim. Çok iyi yapmışsın dedi. Sarıldık çok sevindim dedi kulağıma. Bende dedim. Sonra beni kapıya kadar götürdü. Ayrıldık ordan. Daha sonra msj attı çok mutlu oldum ok sevindim dedi tekrardan. Bense mutluluk gözyaşına ramak kalmış bi halde eve döndüm. Kader dedim. Şuan bir arada kalmamız için çarkın döndü ve dişlilerin orturdu dedim.



   İlerleyen dönemlerde biz tabiki görüşemedik. Bi ara nöbetten çıkıp bana kahvaltıya gelme durumu vardı o olmadı. 2. hafta bi daha şansımızı denedik ve bu sefer tuttu :) haftasonu sabah nöbetten çıkıp direk bana kahvaltıya geldi. Bende coşturdum sofrayı tabi ;) sigara börekleri kızartmalar falan. Bi ara geldi bunları sen yapmamışındır falan dedi. Evet dedim ananem 5 ay önce yapıp koydu :D sonra bi ara mutfakta kahvaltı hazırlarken beni kendine çekti sarıldı. Öptü direk. Oturduk bişeyler yedik ve uykum var moduna geçti tabi hemen paşamız. Yattık yatağa ve tek hamlede spoon moduna geçirdi bizi. O ffosur fosur uyuyoken ben aşık olduğum adamı özlemiş bi vaziyette ensesine doğru sokuldum kokladım sevdim öptüm. Kalbim de bu arada deli gibi atmaya başladı. Bende sarılıp uyumak istedim ama o nabızla uyunmuyor arkadaş! Bi yarım saat sonra uyandı doktor. Bana baktı. Sen uyumadın mı dedi. Uyuyamadım dedim. Neden dedi sırnaştı direk. Sırnaşmaları her daim hoşuma gitmişti. Daha sonra biraz yaramazlık yapmaya başlayınca da aldı bizi bi sevişme. Güzelce sevişirken bi an bi duraksama oldu. Daha sonra da işin heyecanı kaçtı. Yattık birazcık daha. İçeri geçelim dedik. Geçtik oturduk. Konuştuk. Kendi hislerinden bahsetti. Sevişemiyoruz sanki dedi. Fiziksel çekim anlamında eksiklik mi var diye sorguladığından bahsetti. Ben daha önceki ilişkilerimden bahsettim. Mantıklı olan kişi beni bulur bi hoşlantı olur ve sonra da mantıklı ve hoşlantı süreçleri bir araya gelir ve sevgili olurum diye açıkladım. Kendisin farklı olduğunu çünkü daha önce hiç böyle bişey hissetmediğimi ve aşık olmanın ne demek olduğunu anladığımı anlattım. O da bizim ilişkimizde senin daha önceki mantıklı dediğin kişiyi bu sefer ben oynuyosam ve sen de aşık kişiyi oynuyosan diye sordu bana. O an içim acıdı. Kendisinin beni benim sevdiğim kadar sevmediğini ifade etti bi nevi. Cız diye bi ses geldi kalbimden. Biraz daha konuştuk ve sonra gitti.

   Bayram öncesi hafta artık görüşelim diye isyan bayraklarını çekmiştim. Cuma memlekete gidicektim. Perşembe akşamı görüşelim demiştim ona da tamam demişti. Perşembe günü gelip çattı ve görüşücek miyiz dediğimde ise kardeşime alışveriş yapıcaz diye söz vermişim dedi. Ben de sinirlendim açıkçası. Bayram uzun e zaten görüşememişiz e daha kaç gün ayrı kalıcaz!? Derken sen bilirsin dedim. Du ben bi şu işi halletmeye çalışayım dedi. Tamam dedim. 10 dakika sonra bana isyan bayrağıyla geri geldi. E kardeşim söz verdin diyo sen de görüşelim diyosun arada kaldım iyi mi dedi. Ben de doktor ben sana kardeşinle görüşme benle görüş diyemem ama uzun zaman oldu görüşmeyeli ve araya bayram giricek gene uzun olucak farkında mısın dedim. Benim sana söyleyebileceğim bi durum değil bu dedim. Kızdın biliyorum dedi. Evet kızdım dedim bende. Sonuçta kardeşiyle görüşmesine lafım yok ama tek günümüz var ve başka bi gün olmıcaktı. Bende kuzucukla konuştum. Onlar cumartesi arabayla geçiceklermiş ve benim memlekete de uğrıcaklarmış. O zaman cumartesi giderim bende dedim ve doktoru aradım. Cuma akşamı görüşelim ozaman dedim. O da cumaya arkadaşlarıyla plan yapmış. Sıkışık olduğu bi plandan bahsederken ve benim memlekete ne zaman gideceğimi sormamışken ve bana sen cuma günü gidersin diye düşünmüştüm derken o kadar moralim bozuldu ki anlatamam. Öyle göt gibi kaldım açıkçası.

   Bayramda da uykusuzluk ve sinirlilik had safhada gezdim. İlk günü msjla baya bi konuştuk ve sorunlardan bahsettik. Sorunlar dediğim de görüşememe ve sevgilim ya da özel bir kelime diyememe idi. Konuştuk baya. İş biraz bitime yakın oldu aslında. Kendimi çok kötü hissetmeye başladım bende. Kalbim boğazımda atıyodu sürekli. Ablam da beni görünce korktu. Noldu sana dedi. Nabzım öyle feci atıyomuş ki artık vücüdum titremeye başlamış ve farkında değilmişim.

   Bayramın 2. günü ise ikimizde uyumamışız. Gene uzun bi konuşma sonrasında bu ilişkinin olayacağına karar verdi doktor. Tüm hayallerimin yıkılması ise yarım saatte oldu. Son msjlarda açtım ağzımı artık bende. Doktor herşeyi anlıyorum nöbetin var zamanın yok eyv. Ben çağırıyorum sen gelemiyosun ve her hayır dediğinde kendini kötü hissediyosun (bunu kendisi dile getirdi. Bana hayır diyince çok üzülüyomuş). Peki dedim hadi bi gün buluşamadık görüşemedik ama o hafta içinde ben bugün uygun değilim diyosun ama başka şu gün uygunum o gün görüşelim niye demiyosun niye telafi etmiyosun dedim. Üzülmene rağmen telafi etmek gibi bi amacın yok en çok da bu koyuyo doktor dedim. En son bu ilişkide seni zorla tutamam dedim. Madem ki bitirmek istiyosun bitsin tamam dedim. Umarım pişman olmazsın dedim. O da umarım pişman olmam dedi.

   En son bu şekilde msjlaştık. O günden beri aşka olan inancım umudum içimdeki pozitiflik ve pandalığın öldüğünü gördüm. İnsan karşısındakine kalbini bu kadar açıp da bu şekilde bir sonla kalbini kırması çok acı bişeymiş. Hala daha üzülüyorum ki bu olay temmuzda oldu. Toparlanamadım. Kendime gelemedim. Şu satırları yazarken neler düşündüğümü bir bilseniz canlar. Doktora çok kızgınım çok öfkeliyim ama kalbim o kızgınlığı her hatırlarken zayıf da olsa bi daha çarpıyo. Mutluydun panda diyorum içimden. Mutluydun. Elindeki herşeyi alıp gidesiye kadar mutluydun. Yaptığım hataları da biliyorum. Karşımdakine o kadar bağlandım ki aşkın büyüsüyle ona camdan bir kutudaymış gibi davrandım. Çok sorguladım çok düşündüm. Her hareketinden bir anlam çıkarttım ama bunu elinde ölüverecek bir kuş taşıyan birisinin düşüncesinde yaptım. Her an bu mutluluğun hayatımdaki tek mutluluk olacağını ve beni bu mutlulukla öleceğimi düşünerek davrandım. Bu benim hatamdı bunu biliyorum ama sevdim be doktor! Artık eskisi gibi her şeye umutlu bakamıyorum. Mutluluk konusunda ise arkadaşlarımın dostlarımın desteğiyle hayatıma devam ediyorum. Kendimi bildim bileli insanlara pozitiflik aşılarken şimdi ölüm fermanları yayıyorum. Kalbim son kez attı ve durdu artık. Kaç aydır sadece yaşamak için yaşıyorum. Bundan sonra beni ne bekler bilmiyorum ama pandalığım ve ben öldüm.

(işin özü)

p.s. Şunu da söylemek istiyorum. Blogumu bildiğini biliyorum doktor. Neler yaşadığımı bi oku istersen. Şuan ne durumda olduğumu da bir gör. Ve son kez söylüyorum. Umarım pişman olmazsın!

p.s.s. ha eğer bir gün yol ortasında karşılaşırsak bi selam verirsin umarım. Her ne kadar seni tokatlamak istesem de sen benim aşık olduğum tek adamsın ve galiba bu gidişle de öyle kalacaksın. Kendine iyi bak doktor...

4 Ekim 2014 Cumartesi

Something About Us (part II)

(uzun bi yazı dizinin uzun bi partı. sıkıcı gelebilir. şimdiden affola)

ilk başta ne duyduğumu algılayamamıştım. Karşımdaki kişi “evet, panda” demişti.

  • evet mi? Evet derken? Neye evet dedin onu anlayamadım doktor? Devam et anlamında bi evet mi soruma yanıt olarak mı evet?
  • Evet panda. Az önceki soruna evet diyorum. Benden bir cevap duymak istemiştin. Duyduğun cevap evet...
o an çok şaşırmıştım. Çünkü hayır ya da başka düşünceler cevap olarak çıkıcak diye bekliyodum. Evet diyeceğini hiç düşünmemiştim. O an güçlü olmak için kastırdığım sırada esen rüzgarı farkettim. Üşüyodum. Belki de beklemediğim bi cevap karşısında şaşkınlıktan tüm gardımı düşürmüştüm ve savunmasızdım bilmiyorum ama titremeye başlamıştım. Titrediğimi farkettikten 2 dakika sonra kontolümü sağlamaya çalıştım. Karşımdaki adam evet demişti. Hayatımda bu kadar acının ilk defa böyle ödüllendirildiğini görmüştüm. Tüm o kafa patlatmalarım, ikilemlerim, kendimi eksik hissedişim, çöküşlerim, fiziksel ağrılarım ve gözyaşlarım... bir evet yara bandı olmuştu sanki tüm yaralarıma ve kırgınlıklarıma. Huzuru o an bulmuştum ve o huzur benimdi. Kendisi de salak bi sırıtmayla karşımda oturuyodu. Evet demişti ama bi anlam verememiş bi surat ifadeyle... konuşma sırasında kendisinin çok şok olduğunu ve ters köşe olduğunu söyledi. Ters köşe!?!? ne demek istediğini sorduğumda ise bugün buraya ağzına sıçmak için geldiğimi ve sıçıp sıçıp bırakacağını zannettiğini söyledi. Sıçıp bırakmak olsaydı amacım zamanında yapardım ki keza hayır deseydin de yapardım diye ekledim!

Daha sonra o meşhur 6 ayın kendisi için nasıl geçtiğini sorduğumda ise o da ilk buluşmamızı anlatarak başladı. İlk buluşmamızda o gece eve gittiğinde kendisini bir huzur kapladığını ve o gece mutlu uyuduğunu söyledi. Daha sorna tus döneminde ise bir karar vermek zorunda olduğunu hissettiği için ve süreçlerde benimle olabilecek olan ilişkiyi istese de yürütemeyeceğini düşündüğü için hayır dediğini anlattı. Hayır dedikten sonra çok üzüldüğünü ve beni düşündüğünden bahsetti. Uzunca bir süre ben onu ne face ne instagram ne de whatsapptan silmiştim. Daha sonra doktordan önceki son sevgilimde artık bişeyler yapmam gerektiğini ve sürekli doktoru düşünerek geçireceğim saçma dönemleri geride bırakmak adına her yerden onu silmiştim. Doktor bunu farkettiğini ve çok üzüldüğünü söyledi. “Her gün facebuktan adını aratıp da sayfana baktım panda.” “instagramda sürekli paylaştığın fotoğraflara baktım ve kimle nerde ne yaptığını, her fotoğrafın ne olduğunu biliyodum.” “senle ilgili haberleri alıyodum ben faceten ve instagramdan.” tüm bu süreçlerde benim yaptıklarımın aynısını yaptığını ifade etti. Ta ki benim onu silip engellediğim noktaya kadar. Onu anlatırken cidden üzüldüğünü farkettim. Hergün facebuka panda yazıp adına tıklarken bir gün adını yazdığımda o adının orda çıkmaması ne demek biliyo musun sen dedi. O an benim onu engellediğimle karşılaşmış ve instagrama ve whatsappa bakmış. Son görülme tarihlerinin çıkmadığını da görünce kendinin çok kötü hissetmiş. Daha sonrasında ise eski sevgilisi(!) ile benim çıkmaya başlayıp da fotoğraflarda kendisin görünce ise daha da bi yıkılmış. Ha bu arada bana da onu her yerden sildiğim için kızgınmış! Asıl kızması gereken kişinin ben olduğumu söylesem de kendisinin de bu noktada kızgın olduğunu ifade edip durdu tüm akşam. Tüm benim yaşadığım süreçlerin aynısını o da yaşamış. Sürekli bana bakmış sürekli beni takip etmiş. Millete anlattığım noktalarda herkes güzel bir küfür sallasa da hikayenin eksik parçalarını birleştirince benimde baştaki sinirim geçmişti ve şunu farkettim ki herkes hikayeyi eksik biliyodu. Ben eksik anlatmışım istemeden. Onun süreçlerini bilmediğim için hep umarsız tavırda olduğunu düşünmüştüm. Herkesin gözünde de öyleydi keza. Bu durumunun herkesin gözünde kötü bi imaj çizdiğini de eklemeden geçemedim doktora. Çünkü beni yıprattığı dönemin telafisini isticektim ondan. Keza herkesin onu 1 kaşık suda boğacağı düşüncesi konusunda ise gözü korksa da beni üzmediğin takdirde kimse kılına bile zarar vermez diye ekledim. O akşam sürekli çok şaşkınım diyip diyip durdu. Şunu da ekledi o akşam. İlk oturduğumuz masayı gösterip bu masa bizim masamız artık ve her şey burada başladı dedi. O cümleyi duyunca o kadar mutlu oldum ki! Saçma sapan bir masa... sevdiğim adam...

o akşam tus döneminin üzerimdeki sancılarından da bahsettim. Görüşememek! Kendisi artık bazı şeylerin değiştiğini ve bu konuda korkmamam gerektiğini söyledi. 2 güne bir nöbetleri olacağını, olsa da nöbet çıkışlarında soluğu direk benim yanımda alacağını söyledi. İlerleyen günleri o kadar güzel hayal ettirdi ki disney masalları halt etmişti. Hele ki kışı sevdiğini ve kış gecelerinde benle olduğunda nasıl olacağını hayal ettiğini... o akşam her şeyin değiştiğini ve KADER denen şeyin varlığına ilk defa inandığımı farkettim. Hayatımda ilk defa KADER dedim. KADER, sen nelere kadirsin!

Gece güzel bitti ve ayrıldık. Benim o haftasonu memlekete gitmem gerekiyodu ama aklımda burdaydı. Memlekete gittim. Sürekli mesajlaştık. Bi aksam ben ona gene ismiyle hitap edince sürekli bana doktor diyosun deme dedi. Ben de ne diyim peki dedim. O da söylerim ama sen der misin bilemedim dedi. Sen söyle bakalım dedim. Bana SEVGİLİM de dedi. O anı anlatmak çok zor ama şunu söyleyebilirim ki “aklım” çıktı!

Tüm bu zamanlarda ilk defa evime gelişini unutamıyorum. Koltuk değnekleriyle ağır ağır merdivenlerden çıktı ve kapının önünde şapşik suratıyla içeri girdi. Ayakkabısını çıkardı ve içeri geçti. Önce bana döndü ve elini uzattı. Ben şaşkın şaşkın bakıp elimi uzatırken saçmalama dedi ve sarıldı. O teni o kokuyu içine çekmek nası bi duygudur anlatamam! Huzur bulmak deyimi anlam buldu benim için. Daha sonrasında başımı onun omzundan yavaşça çektim. Ayrıldık ama sarılır haldeydik. Gözlerimin içine baktı ve yavaş yavaş dudakları dudaklarıma yanaştı ve işte o an...

when you finally kiss your crush!

Daha sonra koltuğa oturduk. Ayaklarını uzatması gerekiyodu. Yanına oturdum kucağıma aldım ve ben de göğsüne yattım. Sıcaklığı ve nefesi beni sarmıştı. Kollarıyla da sardı beni. Kedi gibi hissettim kendimi. Yerimi bulmuştum. Hem de hiç çıkmayacağım yerim... saçlarımı okşadı ve öptü. Sevdi beni. Kalp atışını dinledim ve kulağımdaki ritim benim kalp ritmimle aynıydı. Hızlı ve güçlü. O an ordan kalmak istemiyodum ama kahve yapıp geldim. Oturdum yamacına gene sohbet ettik ben ona sarılmış bi halde göğsündeki tatlı tatlı atan kalbi dinlerken... saçlarımı tekrar okşayıp öptü ve saçların çok güzel kokuyo dedi. Güzel dakikalar ve unutulmayacak anlar... konuşurken söylediği bişey de çok hoşuma gitmişti: “Panda ben seni seviyorum diyebilen bi insan değilim ama seni tanıyıp sana bu özel 2 kelimeyi söylemek istiyorum.” İkinci kez geldiğinde de sarılıp uyuyalım dedik. Sarıldık yattık yatağa. Ona sarılıp yatmak hayalimdi açıkçası. Yatakta yüzyüze bakarak yatıyoduk. O kadar yakından yüzünü incelecediğimde ise gözlerinin güzelliği karşısında sadece nefes alabildim. Kitlenmiştim. Yatakta sarıldık konuştuk öpüştük ve azıcık da seviştik tabi. O gün giderken kapının önğnde birbirimizden ayrılamadık. Bi o çekti beni yanına öptü bi ben çektim yanıma öptüm. Sıcacık nefesini solumak elimi ayağımı hissizleştiriyodu. Gitmeden önce ne konuşuyoduk bilmiyorum ama ağzından bi an “aşkım” kelimesi çıkınca şok oldum ben. Gerçi o da şok oldu ve sanki yanlış bişey söylemiş gibi hemen durdu. Neden durduğunu sorduğumda ise fazla abartı kaçacağını düşündüğünü söyledi. Ben de mutlu olduğumu söyledim. Özel bi insanı özel kelimelerle sarmak... benim için önemli bi noktaydı sonuçta.


İlerleyen günlerde bizim tayfa ile yaptığımız muhteşem çarşambalardan birine çağırdım. Gerilmişti en yakınlarımla ailemle tanışacağı için. İnsanların ona pek olumlu bakmadığını daha önce söylemiştim. O bilinmez 6 ayda olanlardan dolayı tabi ama vangörl ve kuzucuk herşeyi bildiği için artık öyle bi detay kalmamıştı. Sonunda vangörl ve kuzucuk da görücekti benim en değerlimi. İzmirde kovan'da buluştuk ve mekanı çok sevdi kerata. Yedik içtik sohbet ettik. Güzel bi gündü. Bizimkiler de gizliden ikimizin fotoğrafını çekmişler. Akıllılar ya :) fotoğrafları gecenin sonunda bana gönderdiler de tatlı tatlı birbirimize bakıyoruz. Böyle günlerden sonra işe başlaması gerekti doktorun. Şunu eklemedim tabi. Doktor İZMİR'i kazandı! (altyazıda KADER yazar) Çalışmaya başlayınca haliyle yoğun bi tempoya girdi. Nöbetler ve çalışma saatleri bomba! E haliyle görüşememeye başladık. Görüşmelerimiz baştan beri çok sık değildi ama haftada 1'e düşünce ben de isyanlara bağlamaya başladım ama sabrım her daim yerindeydi. Önceleri buluşma günlerini birlikte ayarlıyoduk ama ilerleyen günlerde artık ben tek başıma çabaladığımı farkettim. Buluşalım? Uygun musun? Çıkışta görüşsek? 3 gidelim 5 gelelim? Ben çıkışına geleyim bi yemek yiyelim?

Olay benim için abartı değildi ama korktuğum nokta tus zamanı mesajlaşırken de aynı şey olmuştu. Yemek yiyelim buluşalım denilip bi türlü görüşülememişti. Onun uygun olma durumu olmuyodu tabi. Gün aşırı nöbet tutması ya da 1 haftada 3 gün nöbet tutması durumunda ben de bişey diyemiyodum. Kimse öyle bi durumda zaten nöbetten çıktın ama benim yanımda olman lazım demez. O kadar bencil değilim ama bazen yanımda olmasını istedim mi istedim açıkçası. Haziran başında atamalar olacağı duyurusu geldi. Beni aldı bi telaş. Son atamalar son şans. Eğer bunda da olmazsa hiç hazırlanmadığım kpssye bi daha giricektim. Millet bi senesini veriyo ben bir sayfa bile çevirmemiş halde sınava girme düşüncesindeyim. Sınava girme düşüncesini bırak eğer tercihler olursa bi yere yerleşirsem izmirden gitme ihtimali... hele ki doktor varken hayatımda... allahım delircek moda gelmiştim. Bi taraftan ailemin boşanma durumları. Annemin yıkılışı ve aile içi kriz...

Adele - One and Only

Her şey üst üste gelmeye başladı. Atama mevzusunda kararsızlığın dibini yaşıyodum. Doktora açtım bu mevzuyu. Ben senin önğnde engel olmak istemiyorum temalı bir konuşma ve sonrasında ufak bi tartışma yaşadık. Sinirlerim çok bozulmuştu o akşam. Gitmek istemiyorum. Neden mi? İzmir benim için artık önemli bi noktaya geldi. Ailem dediğim kuzucuk ve vangörl burdalar. Aileme de yakın. Kuzenim ablam herkes neredeyse çevremde ve doktor da burda. Kim bırakır gider ki bu şehri? Doktor da benim için kalıyosun biliyorum demeye başladı. Beni kötü bi duruma sokuyosun diyip diyip durdu. Evet neden olarak onun varlığını gösterebilirdim ama sadece o değildi işte. 1 sene boyunca izmir gibi bi yerde açılabildiğin iş arkadaşlarının olması ve ailenin de yanında olması demek çok fazla anlam ifade ediyodu benim için. Bunu ona anlatamadım. Nedenlerden birisin ama asıl neden olarak bi sorumluluk hissetmemesi gerektiğini anlatamadım. Tartışma da ordan çıktı zaten. Bi daha bu konuyu açmamak üzere kapattık. Güya uzun zaman sonra ilk defa dışarda buluşmuştuk. Gel sana bi bira ısmarlayayım demişti. Çok sevinmiştim. Bişeyler paylaşıyoduk çünkü. Neyse o gece sıçmık bir halde ağlıcak modda eve gittim. Doktor o akşam vedalaşırken de biraz soğuktu. Kimi arasam kimle paylaşssam bilemedim. Vangörl uyuyodu kesin. Kuzucuk desen artık onu bu muhabbetle sıkmaktan öteye geçmiştim. Eve geldim. Açtım bilgisayarımı ve tercih listemi oluşturmaya başladım. Önümde tercih etmek istediğim iller karşımda tercih formu. Öyle bi ona bi buna baktım ve bi sigara yaktım. Sadece bakabiliyodum. Daha sonra çok değerli dostum geldi aklıma. Derdimi her daim dinleyen en ufak bi durumda bana kendimle yüzleşmemi sağlayan dostum. Eskiler bilir onu. Yeni katılanlar ise sadece laf arasında duymuştur belki. Neyse gırtlağıma kadar dolmuş bi şekilde telefona sarıldım. Yayık ayranı yazıyodu ekranda. Ara tuşuna bastım. 1... 2... 5... Ve açtı sonunda. Naber nasılsın pandam diyince dayanamadım koyuverdim kendimi. Ağlamaktan 5 dakika konuşamadım. Onu da korkuttum tabi. Ah salak kafam gecenin 12 buçuğunda neden ararsın milleti!? Hem de ağlayarak!

Neyse sakinleşince anlattım biraz olanları. hala hıçkırıyodum. gözlerimden yaş da gelse sakin sakin ağlamaya başladım ve anlattım. Doktorun önemini... kendi hesaplaşmalarımı... atanırsam üzülücem atanmazsam üzülücem modlarımı... aile durumlarını... hepsini tek seferde kustum. Her zamanki sakin sesiyle bana sakin olmamı söyledi yayık ayranım. Konuştuk saatlerce. Bana neyi neden görmek istediğimi anlattı. Hayatımdaki olabiklecek değişikliklerin sonuçlarını anlattı. Ben ki karşıma bu sorunla kim gelse ona soyleyeceğim şeyi yayık ayranım bana söyledi. Sevgili geçicidir! Sen hayatını kur yanında olursa zaten olur yanında olmazsa zaten hiç olmıcaktır! Bu acı lafı ben başkalarına söylerken geldi beni buldu ve haklıydı kendisi. Ağlamam kesilmişti ama içim hala acıyodu. 1 senede yaşadığım güzellikleri ve hlaa yaşadığım mutluluğu arkamda bırakıp gitme düşüncesi beni korkutuyodu açıkçası ama bir karar almam lazımdı. Eğer ki puanımla bi yere atanacak durumdaysam ve tercih yapmazsam üzülücektim. Tercih yaparsam ve gidersem ona da üzülecektim. Öyle iki ucu boklu değnekti. O akşam 4te kalkıcak olan adamı 2 buçuğa kadar telefon başında tuttum. Ona da üzüldüm açıkçası. Sonra biraz daha rahatlamış bi şekilde telefonumu kapattım. Bi sigara yakıp tercihlerimi yaptım ve gönderdim arkama bakmadan. Madem ki hayat bana böyle bi yol çıkarmıştı ben de o yolu kendime göre düzenlicektim. O gece uyudum ve işe gittim. Hayatımı normale döndürmeye çabaladım.

Aile mevzularına gelirsek de annemle babamın arası kötüydü zaten. Boşanma kararı almışlardı. Bu olay da üstüne tuz biber oldu. Kendimi bitkin hissediyodum. İş stresi de vuruyodu bi taraftan. Uyku bana uğramamaya başlayınca ben de kendimi bi psikiyatrda aldım. Derdimi anlattım. O da bana 2 tane ilaç verdi. Onları kullanmaya başladım. Tamam eyv sersemletip beynin çalışmasını engelliyo hatta gece uyku getirme konusunda 10 numaralar ama işe gidince de uyumaya başlayınca olmıcak bu dedim. 1 gün rexapin alıp gitmiştim de o gün sabahtan öğlene kadar uyumuşum koltuğumda. Kimse de gelmemiş allahtan. İnsanlar bi soru sorunca cevaplayamaz moda gelmiştim. Kafamdaki ağırlıkla hiç bir iş yapamaz oldum. Pes ettim bıraktım. Eski halim daha iyiydi. Dışardan neşeli fakat içerden panik ve üzgün...


3 gün sonra kpss vardı. Tercihlerin açıklanması gerekiyodu. Bu süreçte doktora da tercih yaptığımı söylemiştim ama bana inanmamıştı. Sen kesin yapmamışsındır dedi sürekli. Gerilmeye başlayınca da konuyu kapatıyoduk. O günden sonra görüşmemiştik yüzyüze. Ben özlemiştim. Sıkıntılıydım ama bana sarılsa tüm yaralarımın kapanacağını ve içimdeki karartının geçeceğini biliyodum ama bi türlü görüşemedik. Bu anlarda onu yanımda çok istedim çok aradım ama arka arkaya nöbetlere kalınca hiç bişey de diyemedim. Onu çok aradım o zamanlar. kokusunu içime çekmek yeticekti yada o gözlerine bakmak... Tercih yaptıktan 2 gün sonra cuma günü işten çıkmıştım. Metro beklerken msj geldi arkadaştan. Tercihler açıklanmış diye. Korktum açıkçası. Bi daha yerleştirilemediniz yazısı görmek istemiyodum. Aslında yerleştirilemediniz yazısını görmek bi nevi rahatlatıcaktı beni. Çünkü izmirden sevdiklerimden ayrılmıcaktım. Telefon çekmeyen metro altında zorla girdim ösymnin sitesine. Açtım sayfayı ve baktım ekrana mal mal. Yüklemesi geç oldu ve sonunda açıldı ama ilk başta bakamadım. Sayfayı aşağı indirdim...



p.s. sakallar çocum bana bi yorum bırakmışsın ilk partta ona cevap verdim orda bi bak istersen.

2 Ağustos 2014 Cumartesi

Something About Us (Part I)

Selam blogırlar blogdaşlar. Beni sorarsanız iyi gibiyim. Kötü de olabilirim. Net bi durumum yok. Son 1 haftadır umutlu fakat çaresizim. Hayatım değişiyo. Süreç içerisinde İzmir gibi bi yerde güzel vakit geçiriyorum fakat buraya da veda etme vaktim geliyomuş heralde. Biraz pamuk ipliğine bağlı da olsa İzmir'den gitme durumum var. bakalım. Kader kısmet diyip hikayemizin kalanından devam edelim.

İzmir'e geldiğimden beri farklı konularda farklı farkındalıklar geliştirdiğimi farketmiştim hep. Mesela gidenin arkasından gitmeme gibi. Arkadaşlık olayları için de geçerli sevgili içinde. Her türlü ilişkilerde gördüm bunu. E tabi insan doğası olarak kişinin zorlandığı bi konuda adapte olması demek yaşamını sürdürebilmesi demek. Bazı noktalar da artık insanlara kendimi açıklamaktan ve peşlerinden koşmakta yorulduğumu hissetmiştim. Bu noktada adaptasyon mekanizması girdi devreye. Gelene hay hay gidene bay bay modları... özellikle İzmir'deki gay ortamlarında bunu çok sık görebilirsiniz. Birisiyle 1 gün önce ballım güllüm yazışırken ertesi gün tık ses çıkmaz. Bi bakarsın profil silinmiştir. Sen yoksan başkası var ne konuşcam havaları. Neyse... tüm bunları neden mi anlatıyorum. Adaptasyon olayında insan herşeye adapte olur fakat gönlünü kaptırdığı kişiye adapte olamaz. Gönlünü kaptırdığı kişiye git diyemez. Gönlünü kaptırdığı kişiye eeeh yeter be diyemez. Gerçekten gönlünü kaptırdıysa eğer...

Nisan ayının bir özelliği 13 nisanda tus olmasıydı. Tüm bu süreçlerde 2 kişiyi hayatıma dahil ettim ama aklımda kalan ve gönlümde olan kişi yerinde oynamadı. Doktor tabi ki. İnsanlar belki de bu konudan sıkılmış olabilirler fakat benim yaşamıma dair şuan anlatabileceğim en önemli şey doktor. O yüzden yazının devamını okumadan önce iyi düşünün derim. Neyse... 13 nisan yaklaştı ve geçti ama aklımdaki geri dönüş olmadı. Bekledim sinirlendim. Karşımdakine hiçbir şey hissettiremediğimi düşünmeye başlamıştım. İş arkadaşlarımla ve çeteyle konuştuğumda ise insanlar şansını dene ne kaybedersin ki demişlerdi. Bilmiyolardı ki kalbimi çarptıran hızlandıran durduran kişiye mesaj atmak istediğimi. Tüm duygularımı anlattığımda ise insanlar basit bir sevgililik ya da beğeni üzerinden yorum yapıyolardı. Kimse benim ne kadar çarpıldığımı hiçbir zaman anlamamıştı.

Aradan geçen 2 günde heyecandan sıkıntıdan öldüm. Sonra kararımı verdim ve whatsapptan engeli kaldırıp msj attım. Merhaba doktor! Önce bir cevap gelmedi. Telefonu önüme koymuş ve son ses açık olan telefona msj geliyo da acaba ben mi duymuyorum diye aç kapa aç kapa yapmaktan helak etmiştim. Tüm bunlar da 4 dakika içerisinde olmuştu tabi. O 4 dakika bile geçmek bilmemişti. En son yüksek seste msj sesiyle korkarak açtım telefonu. Merhaba Panda! İşte beklediğim şey olmuştu. Msjıma cevap vermişti. Acaba bu bişeylerin de devamlılığına işaret miydi? Yazışmaya başladım. Konuştuk konuştuk konuştuk. Bi ara “mutlu oldum” dedi. Tam da tus muhabbeti geçerken neyden bahsettiğini anlamayıp tustan mı mutlu oldun dediğimde ise “yok hayır msj atman mutlu etti” dedi. O an elim ayağım birbirine dolaştı. Ne diyeceğimi bilemez halde çevrimiçi yazısına bakıp kalmıştım. 2 dakika öyle durduktan sonra kendime geldim ve tekrar devam ettim konuşmaya. Süreçlerde kendisi engellediğimi sildiğimi farkettiğini söyledi. Ben de whatsapptan engellendiğini nası anladığını sorduğumda ise son görülme tarihleri yoktu dedi. O heyecanı bile hemen yok eden çakal beynim çalıştı ve parmaklarımı oynattı: “hmmm sen bana baktın ozaman whatsapptan????” buna gelen cevabın evet olacağını düşünenler kaç kişi önce bi sayalım? 1...5...14...30...67... :) evet demedi ama “orası bende kalsın” diyerek evet demiş oldu.

Mesajlaşmalar böyle devam etti tabi. Ben en son dayanamayıp görüşelim dedim. Gelen cevap ise “olabilir:)” oldu. Babannesi rahatsızmış onun yanındaymış ama gelince görüşelim dedi. Tamam dedim. Süreç içerisinde msjlaş msjlaş bi türlü görüşemedik. Ben de sinir oldum doğal olarak. Sürekli bi olay sürekli bi rahatsızlık olması (babasının ameliyat olması aynı zamanda babannesinin felç geçirmesi v.s.) gibi durumlardan sürekli ertelendi. En son bu durumlar varken istanbula gittiğini ve istanbulda olduğunu söyledi. Tustan sonra tercih için okulları geziyomuş. Hey allahım ne işi var oralarda diye düşünürken ertesi günü sen çaurda düş ve diz kapağını kır! Ağzımı açan 2 olsun diyerek doktor üzerindeki beddua etkimi de görmüş oldum. İlk mesajın üstüne 1 aydan fazla geçti ve ben artık armudun sapı üzümün çöpü olayından sıkıldım ve resti çektim. Restten ziyade emr-i vaki yaptım ve görüşüyoruz dedim. Olabilir cevabına hazırlıklı olduğum için de ihtimaller üzerinden gitme evet veya hayır de dedim. Evet dedi. Konakta buluştuk. Neden konak derseniz ben de bilmiyodum. Açıkçası son dakkaya kadar da kafamda planlamıştım ne konuşacağımı. Bu vakte kadar geçen tüm olayları benim neler yaşadığımı anlatıcaktım. Tüm hislerimi ortaya döküp evet veya hayır cevabını almak için gidiyodum bi nevi. Evet derse işler farklı olucaktı ama hayır derse masaya 20 lira atıp ben seni gözümde büyütmüşüm dicektim. Sen buymuşsun insanlar seni anlamış ama ben anlamamışım ve ilerisi için de hep yalnız kalıcaksın farkında mısın diyip masadan kalkıcaktım. Kafamda bunlarla gittim. Gidiyorum ama vapurda kendime gelirim zannetmiştim. Bildiğin felç tadında bi durumdaydım. Konağa yaklaşırken aklımdaki herşey silinmeye başladı. Bizim çeteyle mesajlaşıyodum bi yandan. Vangörlüm sakin olmamı söyleyip dursa da içimdeki kötü olucak umutsuzluğu belki de herşeyi alıp götürmüştü. Konağa indim ve yanına gittim. Diz kapağını kırdığı için uzun süre kıpırdamadan yatması gerekiyodu daha sonraları baston yardımıyla yürümeye başlamıştı. Bastonla çaresiz çocuklar gibi ilerde bana bakışını gördüm ve hem mutluluk hem nefret dalgası kabardı içimde. Uzun zaman geçmesine yönelik sinir ve kalbimin çarpıp kelebeklerin midemde kıpırdanıp dışarı çıkmayı istemesi...

Tus öncesi ilk tanıştığımızda ise beni yemeğe götüreceğini söylemişti. Meğerse o yüzden konakta buluşmuşuz. Beni götürmek istediği yere götürdü. Yemek yedik havadan sudan sohbet ettik. Daha sonrasında ise konak piere geçtik. En uçta güzel deniz kenarında bir yer varmış. Oraya oturduk. 2 bira söyledik. Havadan sudan muhabbetler artık tıkanmaya başladı ve ben sazı elime aldım. Başladım tek tek sorular sormaya. Hayatına giren birisi oldu mu? Bu sürede neler yaptın? Daha sonrasında aldığım cevaplar tatmin ediciydi. Daha sonrasında ise buluşma nedenimi söyledim. Tüm herşeyi anlatacağımı ve bu süreçte beni durdurmamasını söyledim. Önce bir kaç kez durdurmaya kalkıp sorduklarıma cevap niteliğinde bişeyler geveledi. Onu dinledikten sonra ben devam ettim. 6 ay boyunca ne yaşadıysam anlattım. Onunla ilk görüşmeden sonra tus için görüşmeyi kesmesinde ne kadar üzüldüğümü ve ilişkilerimde yaptığım hataların sonuçlarının hep ona çıkmasına kadar... Herşeyi... hiç yalan söylemedim ona. Oturdum sadece anlattım. Rüzgar eserken içim tiriyodu ama güçlü görünmek istedim ona. Bir kere bile takılmadan bir kere bile durmadan anlattım. Son çıktığım kişiyle (blogtan beni takip ediyodu) olanları... arada aklıma gelişlerini... mesaj atmak isteğimle kavga edişimi ve artık ne olursa olsun sadece bir evet ya da bir hayır için buraya kadar geldiğimi söyledim.

  • Panda: İşte tüm bunları anlatmaya geldim. Aklımdaki plan da buydu aslında. Senden bir şey beklemeden senden bir şey istemeden gelip herşeyi anlatmak... tüm bu zamanlardaki yıpranmalarım... seni ilk gördüğüm andaki kalp çarpıntı bombardımanım... seninle seni tanımadan bir ömür geçirebileceğim düşüncesi... 6 ay boyunca seni faceten instagramdan takip edip sürekli iletişime geçme isteği... her adımını bilmek... tüm bunlar aslında tek bi soruya çıkıyo doktor. 6 ayın sonunda tek bir soru... Ben buraya evet veya hayır demeni duymaya geldim. Herşeye hazırı...
  • Doktor: Evet panda...

Daft Punk - Somehing About Us

8 Temmuz 2014 Salı

İşler Güçler (Ansızın part tri)

Eve geldim ve msjlaştık. Artık bana ait olduğunu belirten msjlardı bunlar. İnsan kaybetme korkusuyla bazı şeyleri hızlandırıyo anladım bunu. Rest çektim ve işe yaradı. Daha sonrasında ise bana ait olduğunu tekrardan sorgulatan şeyler yapmaya başladı. Msjlarda özel bi kelime yok, görüşmek için bi çaba yok ve en önemlisi ben görüşmek istediğimde ise arkadaşım gelcek modları... Gene sinirlendim tabi. Aradan 1 hafta geçmiş olmasına rağmen adam akıllı görüşemedik. Arkadaşım gelicek ayağına görüşmemek nedir arkadaşım!? geliyosa geliyo ki keza kendisi de geymiş. E tamam mis işte. Zaten 7/24 dibinizden ayrılmıcam ki özel özel konuşmak için anınız da olucaktır saygı duyarım da bana böyle bahanelerle gelmeyin.

Neyse o zamanlar sonrası iyi hoş oldu herşey. Kendisinde kaldım bir sürü paylaşımlar oldu. Seks konusu ise cidden iyiydi. Vangörl ve kuzucukla da tanıştırdım. Haftasonları ona kalmaya gidiyodum. Hafta içi de iş çıkışı evine gidiyodum ya da dışarda buluşuyoduk. Hatta bi ara dota 2 bile öğrettim. Maşallah kaptı da kerata. birlikte güzel güzel oynadık maçlara girdik. Bi ara daha önceki yaptıklarını çağrıştıran bişeyler daha oldu sinirlendim ve üstüne gittim. Oturdu ağladı. Bana yemek yaptı ben ona yemek yaptım. Dışarılara çıktık. Hatta bi ara martta olan gay party'e gittik. Dreamboy olan fuarda olan. Birlikte eğlendik. Orda benim 50lik amcayı da gördüm. Askı takıp gitmiştim. Amca selam verdi bizimkilere öylesine sonra geldi benle konuşmaya başladı. Noluyoz dedim. Daha sonrasında askılarımdan tuttu çekti ve tam bırakıcakken vangörl araya elini soktu da büyük bi acıdan kurtuldum. 

Olaylar böyle devam ederken atanma mevzusu geldi çattı. Beni aldı gene bi düşünceler. Oturdum düşündüm baya bi ve en son onunla konuşmam gerektiğini farkettim. Oturduk konuştuk. Tercihlerimden birisi gelirse eğer gitmek durumundaydım ve uzaktan ilişkiye hayır demeyi çoktan göze almıştım. Keza bu fikrimi paylaştığımda o da onayladı. Kendisi de uzaktan ilişki istemediğini belirtmişti. Yanına gelen arkadaşıyla bu konu hakkında uzunca konuşmuştuk. Çocuk çok tatlı bi çocuk eski kezban pandayı gördüm kendisinde. O yüzden çok fazla ilgilendim. Abilik yaptım bi nevi kendisine. O da benim bu yakınlığımı anladı ve arkadaşlığını açtı. Sevdim keratayı. Neyse bu noktalarda sıkıtıya girdik. Tercih yaptım ve bekledim ama atamam olmadı.

Atamam olmamasına hem sevindim hem üzüldüm. Neyse devam et panda dedim. İşte işler bundan sonra karıştı. 2 hafta içerisinde akıl almaz bir hale geldim. İş yerinde herşey sarpa sarmaya başladı. Önce müdür yüklendi işleri beceremediğimi iddia edip. Daha sonra müdür yardımcısı bi fasıl kaydı bana. En son da meğersem yapılan işlerden en çoğunu beni yaptığım ortaya çıktı. İşteki bi arkadaş tüm işlerini bana yüklemiş onu öğrendim ve patlama noktası oldu. Sinir küpüydüm adeta. İşyerine gitme isteği kalmadı. Suratım ise bildiğin asıldı 1 hafta ve mide ağrılarıyla başlayan ve sonra bulantılara dönüşen gidişatım ise mükemmel oldu. İşlerim benim yaptığım ortaya çıkınca kimse de gelip ne özür ne teşekkür diledi. Bu arada sevgilim de saçma sapan konuşmaya başladı. Ona da sinir olmaya başlamıştım. 

Hemen haftasonuna eve kaçtım. Tüm vücudum ağrıyodu eve vardığımda. Bişeyler yedim ve uzandım. Annem sorguladığında ise yarım yamalak anlatabildim ki can acısından duramıyodum. En son saat 10da uyumuşum. Kaldırıp yerime yatırdılar. ve o gün 15 saat uyuyarak rekorumu kırdım. Ertesi gün uyandığımda ise komadan çıkmış gibiydim. Bu süreçlerde ise işten 2 kişiye de açıldım. Güvendiğim insanlardı ki güvenimi boşa çıkarmadılar ve tüm bu sinir harplerimdeki hallerimde bana çok destek oldular. O haftasonunu uyuyarak geçirdim. Pazar günü izmire döndüğümde ise kararımı vermiştim. Ayrılacaktım. 

Ayrılma konuşmasını hiç bi zaman beceremem zaten. Gene öyle oldu. Ağlamaklı bi sesle ayrıldım. Üzüldüm mü evet üzüldüm ama o süreçte kendisini gördüğümde nefret etmeye başlamıştım çünkü sinir harplerim eski anları depreştirmişti. Beni başkası için bıraktığı günlerdeki kızgınlığımı bastırdığımı farketmiştim. Tüm herşeyi açıkladım ve ayrıldım. Onun evinden çıkarken bok gibi hissediyodum kendimi. vangörlümü aradım direk. Onun sesini duyunca rahatlıyorum resmen onu farkettim. Daha sonra kuzucuka gittim ve ve bi fasıl da ona kustum içimdekileri. Bi ara aradı ve seni seviyorum ayrılmak istemiyorum dedi. Bende bununla bana gelmemesini ve işleri zorlaştırmamasını istedim. Panda tam da zamanında ayrıldın vizelerim varken bunu yaptın dedi. İşte içim orda acıdı bi daha. Haklıydı. Bi daha da aramadı. Esaslı adammış. Son arayışım dedi ve aramadı. Ben de tekrar toparlanma aşamasına girdim. Sonraları nisan ayına girdik ve bişeyleri farkettim tekrardan.

Bir gün atılan bir msjla hayatımın tekrar değişeceğini hiç ama hiç düşünmemiştim...

Beklemek (Ansızın part tu)

Sike sike geleceksin derken cidden beddua mı ettim yoksa gerçekten istedim mi bilmiyorum ama dedim işte. O akşam eve döndüm tıpış tıpış. yolda buluştuğum çocukla karşılaşmayayım diye de dikkatli geldim. Eve gelip oturunca bi  hüzün çöktü. Hem sinirimden hem de moralsizliğimden kendimi odama kapattım. Gene başlıyoruz dedim içimden. Gene bi hüzün gene bi çöküş. Haydi bakalım panda topla kendini dedim uykuya dalmadan önce.

O geceyi sancılı da olsa atlattım. Sinirim hem ansızın gelen ve giden kişiye hem de olayların yani beni bulan olayların hep böyle olmasınaydı. Ertesi gün ise normal hayatıma devam etmek istedim. Her şeyden her türlü gariplikleri tadarak geçirdiğim anlar boyunca artık alışmalısın panda diyodum ama gene alışamamıştım. İnsan doğası elbet. Hayalkırıklığı bünyede aşırı tepkilere ve aksamalara neden olur. İnsanın sağlığı 2 günde tepetaklak olur. Sağlıklı demek hem fiziksel hem ruhsal hem de sosyal açıdan iyi olmak demek. Bilmeyenler için ileteyim. Ruhsal sağlığın iyi olmazsa sosyal sağlığın ve fiziksel sağlığın her daim etkilenir. İşte o noktayı tekrar tekrar tekrar yaşıyodum. Sırt ağrıları ve uykusuzluk... 

Neyse ki bu seferki kısa sürdü. Çarşambaya toparlanma aşamalarına geçmiştim. İş ve sosyal hayatıma devam ediyodum ki çarşamba akşamı msj geldi whatsapptan. Bu yeni numaram kaydederseniz sevinirim bırt zırt. Te allahım dedim ama sinirim gene şaha kalktı. Sus panda dedim bu sefer sus. Sustum ve yoluma devam ettim. Cuma günü geldi çattı ve ben de tatil olması ve uyuyabilmek için beklediği ana kavuştum. Cumartesi sabahı baya deli uyumuşum tüm haftanın yorgunluğuyla. Cumartesiyi de güzelce atlattım. O gece yatmadan önce msj geldi. kim ki bu gecenin köründe dedim içimden açtım baktım ki bizim çocuk msj atmış. Numaram değişti msj gelmiştir umarım kaydedersen sevinirim demiş. Ben de okudum sonra da döndüm götümü yattım. Sonuçta ne sallıcam dedim.

Ertesi gün saat 10da zır zır telefon çalmaya başladı. Kim o ne o derken bi baktım vangörl. Noluyoz kız dedim ve pandaaa diye bi panik sesi!? Kalktım doğruldum direk. Noluyoz falan derken vangörl direk konuya girdi. Kuzucuk'un başında bi kaç durum varmış koş evine git dedi. Du ben bi arayım onu flan dedim. Aradım konuştuk. Durum kontrol altındaymış tamam bi problem olursa ara dedim. Sonra uzandım tekrar ama uyuyamadım. Neyse 1 saat sonra kuzucuk ben çok sıkıldım bunaldım durum beni yordu kalk kahvaltıya gidek dedi. Kalktım hazırlandım alsancağa aktık. Dertleştik bi güzel kordonda kahvaltı eşliğinde.

Daha sonra ben beni yarı yolda bırakan kişiye msj attım kinayeli bi şekilde. Numaranı kaydederim ama neden diye sordum. O da yok görüşmek istiyorum falan dedi. Konuştuk. Ben tüm kinimi kustum tabi. Alttan aldı falan. Daha sonra da akşam kendisine gelmemi istedi. Akşam ben de gittim evine. Önce sakin sakin konuştuk. Daha sonra ben başladım söylenmeye. Sen şunu yaptın bunu yaptın bunu dedin diye saydırmaya başladım. O an karşımdaki kişi ezilip büzülürken bense rahatlıktan yayılma pozisyonuna gelmiştim. Daha sonra piçlik olsun diye rahat mısın rahat ol falan dedim ona. O da değilim falan dedi. Nası rahat ediyosan öyle takıl mademki ben şuan çok rahatım dedim. Baktım olmadı yanıma çağırdım koltuğun yan tarafına vurarak. Geldi tıpış tıpış. Şimdi nasıl dedim eh dedi. Sonra sarıldı birden kafasını göğsüme koydu. Şimdi rahat mısın dedim daha iyi dedi. En son artık çok rahatım dedi ve başını kaldırıp beni öptü. Bende karşılık verdim tabi. uzunca bi öpüşmeden sonra çok güzel öpüşüyosun dedi. İlk defa böyle bi iltifat aldığım için şaşırdım bende tabi. Daha sonra öpüştük baya. İyi güzel hoş falan. Saat geç olmaya başladı. Ben kalkayım artık dedim. Üstümü giyerken şeytan dürttü. Sen o günkü buluştuğun çocukla yattın mı dedim. O çocuk bu eve geldi mi dedim. Suratını bir şok ifadesiyle önüne eğdi. Ahanda panda millet yiyişmiş ve sen de yedek teker olarak gelmişsin dedim. Sıçtım ağzına ayaküstü. Yok hayır falan demeye başladı. Bende benim o çocuktan farkım varsa bunu göster dedim. Eğer beni istiyosan bunu bana göster söyle dedim. Bu kapıdan çıktığımda aklımda tek bişey olmalıyım. Net olmalı herşey dedim. İstiyosan bitir istiyosan devam et ama bana net bişey söyle dedim. Beni istiyo musun dedim. Evet dedi. Biraz sakinleyip çıktım evden ve evime geldim. 

4 Mayıs 2014 Pazar

Ansızın...

Hasssss… modunda sorgulamaya başladım ben. O da sen gay panda değil misin dedi. Bazı yerlerde adımı aynı koyduğum oldu ama romeoda düpedüz farklı bir nickle takılıyodum. Ulan oha adam hem beni tanıyo hem blogumu tanıyo falan. Bakıyorum fotosuna suratı apaçık ama tanımıyorum ben bunu diyorum içimden.

Aldı mı beni bi panik. Kuzucuk da yanımda bu sırada onu da paniklettim mi. Ben tutuşuyom kuzucuk sorup duruyo paso. Neyse nerden çıktı o falan derken meğerse bloğu takip eden birisiymiş. 1 senedir takip ediyomuş. Haaa oo falan derken ben de izmirde olduğunu biliyodum ve tanışmak istiyodum dedi. Haaaaaaa!? Peki blogtan niye iletişime geçmedin hiç dedim o da sadece okuyorum yorum mail atmıyorum dedi. Haaaaa!? Daha sonrasında şöyle böyle derken bi kahvaltı edelime geldi iş. Konuştuk sözleştik kahvaltı için. Kahvaltı günü buluştuk birlikte kahvaltı yerine gittik. Otobüsle giderken falan konuştuk. Kahvaltıda konuştuk. Sen beni tanıyosun biliyosun beni okuyosun her bokumu anlatıyorum ben orda şimdi ben susucam ve sen kendini anlatıcaksın dedim. Başladı mı yok şurda doğdum falan diye :D çok gittin be dedim. Bi ara bloğumu nerden bulduğunu sordum. O da kendisinin okuduğunu ve eski sevgilisine de hatta okuması için gösterdiğini söyledi. Omu bu mu derken benim jeton tınk dedi! Laaaaaan isim benzerliği olay benzerliği yoksa ben seni tanıyom dedim içimden! Daha önce ankaradayken bloğa mail atmıştı biri. O da başka bi üniversitedeydi ama aynı kulvarda gibiydik. Neyse mailleş telefonlaş msjlaş falan gayet arkadaşça konuşmuştuk. Daha sonrasında ben ankaradan ayrılmadan önce bunla buluşup görüşmüştüm. Ne yalan söyliyim kendi tarzında ve cesur bi arkadaş. Sohbet muhabbet falan derken eski sevgililerden açıldı konu. Daha sonrasında ise eski sevgilileri çekiştirdik. Öyle bi anı olarak kaldı. Çok önemli de bişi değildi. Neyse ben bi taraftan dinleyip bi taraftan parçaları tamamiyle oturttum. Sonra da acaba olur mu falan oldum bi an. Neyse sonlara doğru kahvaltı güzel sohbet güzel bi kıpırdanma da var panda düş bakalım peşine dedim. Kahvaltı sonrası ben eve yürüyeyim dedim o da ben de yürüyeyim dedi. Beraber yürüyerek gittik. Konuştuk falan baktım kalp çarpıyo ;) daha sonrasında ise evimin oraya geldik ve ben ayrılıyorum burdan dedim. O da ben de burdan ayırılıyorum dedi. El sıkışma gibi bişey olurken sarıldık biz. Sonra ben evime o evine misali. Vangörl arandı rapor verildi tabi hemen ;) iyi gibi kıpırdanma oldu diye anlatmaya başladım şöylede böylede falan derken iş tanıdık kısmına geldi. O konuda da çok bi yorumu olmadı vangörlümün zaten. Neyse konuyu kapattık.

Daha sonrasında ise akşam mesajlaşma faslı oldu. Sarılma mevzusuna sevindiğini sarılmak istediğini ama tepki veririm ya da istemem diye bişi yapmadığını söyledi. Bende sarıldığıma sevindiğimi söyledim. Msjlarda olumlu konuşurken bi taraftanda kapıyı kapatıyodu. Olursa kısmetse seni tanımak istiyorum zart zurt. Ben bu konuşmalarına bi anlam veremedim tabi. İsterim de istemem ayağı yapıyo gibiydi. Bu süreçte ben de böyle konuşmasına uyuz oldum. Senden hoşlandım gibisinden konuşup daha sonra da garip cevaplar veriyo. Bi de şarkı söyleyip bana göndermiş. Eee olum bunun ne demek olduğunu ben mi söylicem sana!? Birisi benim için ilk defa böyle bişi yaptı diyorum. Yok ya öylesine gönderdim bi amacım yoktu diyo. Dedim çattık yeminle. Daha sonra görüşelim muhabbeti oldu tabi ama hal ve hareketler garip geldi.

Kahvaltıda görüşmemizin ani olduğunu hiç planlı olmadığını ve bu yüzden daha önce görüşmek için söz verdiğimiz insanlar olduğu konusunda bi konuşma yaptık. O da aynı durumdaydı bende. Daha sonra o akşam bu konu tekrar gündeme geldi bende git görüş ama görüştükten sonra düşündüklerin değişicekse orda sıkıntı olur yoksa ben sana karışamam dedim. Tamam dedi. Benim içinde aynı şey geçerliydi.

Bu konuşmanın ardından ertesi gün 2mizde başkalarıyla görüştük. Benim görüştüğüm kişi de dünya iyisi bi çocuktu ama pek uygun değildik birbirimize. Buluşma sırasında bana msj attı nası geçiyo diye. Bende iyi çocuk arkadaş olabilir dedim. Onunkisini sorduğumda da o da iyi geçtiğini hatta umduğunda farklı bişi olduğunu söyledi. Nası yani diye sordum. Ben yalan söyleyemem panda ben bu çocuktan hoşlandım dedi. O an kafamdan aşağı kaynar sular boşaldı. Ulan dedim gene bi tekme yedin! Sinirim bozuldu gerildim. Tamam dedim daha konuşmaya değicek bişey yok dedim. Ben yedek teker olmak istemiyorum dedim. O da öyle ama falan demiş. He anam he mode on! Lan daha dün görüşüp ayak yaparken bugün başka birinden hoşlandım demek de pek hoş olmuyo a dostlar! Kestim muhabbeti! Buluştuğum o çocuğa da iyi hissetmiyorum kendimi dedim yorgunum kalkalım mı dedim. Kalktık ve ayrıldık. Daha sonrasında canım çok sıkıldı. Kuzucuku aradım ki o da sevgili yapma durumlarındaydı. Evdeysen uğrayayım dedim yok dışardayım dedi. Bişi mi oldu dedi anlattım. O da sinir oldu. O ne öyle dedi. Daha sonra ben geliyom sen orda bekle türküsü tutturdu. Yok gelme sinir oldum falan ama iyiyim ben modlarındayım ama bu illa gelcem dedi. Zor ikna ettim gelmemesi için. Çok sinir olmuştum! Bu olaya son bi detay eklersek de benim doktorla görüşmüş kendisi 1 sene önce falan ve 3 hafta falan sevgili modlarında takılmışlar. Ben bunu duyunca iyice sinir küpü oldum tabi. Lan ben kurtulmaya çalıştıkça bi yerden bu doktor benim karşıma çıkıyo diye ergen isyanına bağlamıştım. Daha sonrasında da iyice dellenip her yerden doktoru sildim vatsapdan da sildim.

Eve giderken içimden geçirdim tabi. Sike sike bana geri geliceksin sen dedim içimden!  

1 Mayıs 2014 Perşembe

Seneler geçerken… (2)

… pistin kenarından geçip kapıya yöneldim. İçerisi biraz karanlık ve saçma saçma ışıklar olduğu için önümü ve insanları net göremediğim aşikar tabi. Neyse o sırada kapıya yöneldim ve tam kapıdan çıkıcam ki karşımda kapı misali bişey durdu. 3. Bira ışık kötü karanlık falan derken ilk başta algılayamadım ama daha sonra o kapı(!) dediğim şeyin aslında bir insan bir adam olduğunu farkettim. O.o modlarında bi baktım ki bakmaz olaydım. Lan adam benim daha önce uygulamalardan konuştuğum adam. Zamanında alsancakta sürterken yakınız diye bana msj atmıştı kendisi. Boy pos yerinde bi insandı yazdıklarına baktığımda da. Fotoğraflaştık falan. Daha sonra alsancakta yakındasın gel yanıma benim işyerine(!) diyerek küçük çaplı bi seks kokutmuştu ortalığı. Bende tabiki olmaz diyerek teşekkür etmiştim. Daha sonra romeodan da dürtmüştü bu beni parti öncesi falan. Ordan da iki konuşmuş daha sonrasında skype istemişti. Ben de skype vermek istemedim ve tripli atarlı bi şekilde bana laf sokmuş(!) ve beni romeodan engellemişti. Çok derdim değildi tabi. Sonuçta izmire geldikten sonra neler neler gördüm. neyse… 

o adamı kapıda görünce bi an irkildim. Adam dediysem 30lu yaşlarda birisiydi. Daha sonrasında adam bana baktı ben adama baktım. Ahanda şimdi bu beni kapıya gömcek tanıdı falan dedim. Kapının orda birden durdu. Allah panda geliyor uçan tekme dedim içimden. Bana doğru hamle yapınca yavaştan geri çekildim. Kafayı çevirdi yanımdan geçti. Tam geçerken bi daha baktı. Ben de baktım ve olay öylece kaldı. Tuvalete gittim. Tam girişte tuvaletin önündeki çirkef kadın arkamdan bağırdı” 1 lira vercen abeeee” diye. Bende döndüm parayı verdim ve tuvalete geçtim. İçeri girince ulan buraya işiyeceğime gider içeri işerim dedim. Heryer kusmuk yerler su gölü olmuş tuvaletler rezalet. Bu arada kafama dank etti bi an. Bu kapı gibi adam beni takip etmesin diyerekten bi düşündüm ve tuvalete girip kapının kilidini kökledim. Tuvaletin içi ise ayrı rezaletti. Kusmayı beceremeyen, kusup da denk getiremeyen ve muhtemel ortalığa işeyen insanların kullandığı bi yer hayal edin. Hah işte öyle bişiydi. Neyse işimi gördüm çıktım. Çıkarken kapının girişinde gene o adamla karşılaştık etrafına bakınıyo ama içeriye girmeden kapının orlarda takılıyo. Aha dedim işte sıçış anın panda. Demin algılayamadı ama şuan tanıdı ve içeri girmeden önünü kesicek dedim. Ben tam kapıya yönelmişken bu da yöneldi arkamdan o da içeri girdi. O panikle artık dürttü mü ya da seslendi mi bilmiyom panikten ve sesten bişi duymadım bişi hissetmedim ama doğru bizimkilerin yanına gittim. sonra da bi daha görmedim adamı. Gideri var mıydı? Vardı ama ne bileyim düşünmedim.

O akşam gene doktoru düşünmeye başlamıştım çünkü. Karar da almıştım bu gece iyi yıllar tadında bi msj atıcaktım. Gecenin ilerleyen vakitlerinde msj tabi aklıma gelmedi. Daha sonra geldiğinde ise atmak istemedim. Ordan çıkıp eve geçelim dedik ve taksiye atladık. Takisici evin önünde bıraktı. Eve gittiğimizde ise kurt gibi aç ve ölü gibi yorgunduk ama ona rağmen oturduk sohbet ettik. Ben içimdekileri kustum bi fasıl. İşte orda vangörlüm açık açık söyledi. Pandam bu doktor milleti yarı yolda bırakan bi tipmiş niye görmüyosun dedi. Yarın öbür gün tus geçse bile başka bi problemi olabilir ve o zamanda seni kendinden uzakta mı tutucak dedi. Herşey tamam ama görüşmek isteyen görüşebilirdi dedi. Ya buna baştan kalkışmıcaktı ya da adam gibi bişeyin peşinde olucaktı dedi. Kendisinin kova burcu erkeği olduğunu da burdan eklemek istiyorum!!! O gece bende sinirlendim ona karşı. O vakte kadar kime anlattıysam ilah tadında anlattım hep. Onu farkettim o akşam. Vangörlün sorgulaması ve kuzucukun onaylamalarıyla birlikte ben de aslında beni umutlandırıp öyle ortada bırakmasının acısını farkettim. Sinirlendim söylendim paso. O saatten sonra msj atmayı düşünmeme kararı aldım. Artık önüme bakmam gerektiğini farkettim. Güzel sohbet ve atıştırmalıkların ardından da güzel bi uyku çektim. Daha sonrasında ise öğlenin ördü ve kahvaltı faslıyla yılbaşını tamamladım.  

Günler geçti tabi. Günler geçtikçe bi kıpırdanmalar oldu bende. Yükledim uygulamalarımı ve devam ettim arayışlara. O mu bu mu derken bi akşam birine baktım romeodan sonra o da bana baktı. bak bakış bakın derken en son yazışmaya başladık. Daha sonrasında sohbet azıcık ilerleyince ben mesleğimi söyledim. Karşımdaki kişiden gelen cevapsa “ben seni tanıyorum” oldu...

17 Mart 2014 Pazartesi

Seneler geçerken…

yeni keşfim <3

Selam blogırlar blodgaşlar nassın anam? Beni sorcak olursan iyiyim. Bi İstanbul bi de ankara planlarım var onları ayarlamaya çalışıyom. Umarım olur tabe :D olursa mayısta ankaradayım. Nisana da bi İstanbul mu sıkıştırayım diye düşünmeden edemiyom açıkçası. Neyse onları zaten ilgili mercilere ulaştırırım da şimdiden haberiniz olsun. Sonra geldin benim haberim yoktu falan olmasın diye diyorum. Gelelim kaldığımız yerden hikaye

Gelen msj ise tüm bu ayrılık sürecinden 1 hafta sonra olan bişiyde heralde. Ne zaman geldiğini de hatırlamıyorum ama bu süreçlerde ben elimi eteğimi çekeyim biraz durayım düşüneyim istedim. Kafamın karışıklığı artık dalga dalga üstüme geldiği zamanlarda sigaraya yemeğe iyi vururum. İşte bu dönemlerde emek emek verdiğim 20 kiloyu yavaştan geri almaya başladığı hissettim. Çünkü ne diyet ne düzenli beslenme ne de kullandığım şeker haplarının düzenliliği kalmıştı. İyice çökmüş vaziyetteydim. Somatizasyonla işte bu zamanlarda tanıştım. Ben ki sabah 6da kalkan işe giden akşamına spora giden ve ordan da kuzucuğa geçen ya da alsancağa inip gece 12-1 gibi dönüp 2de yatıp sabah işe giden insan... ve üç ay boyunca bu düzende tık dememiş hasta olmamış yorgun hissetmemiş ve bir gıdım uykusuz hissetmemiş insan… bildiğin bu süreçlerde uyuyamaz uyanamaz yataktan çıkamaz sürekli acıkan sigara içen sinirleri bozuk bi insan olmuştum. Vücudumun belli kısımları ise sürekli ağrıyodu. Ya sırtım ya belim ya omzum ya da bi tarafım tutuluyodu. Dayak yemiş gibi hissetmek deyimini herkes biliyodur herhalde? Hah işte ondan!

Tüm bu süreçlerde kilo almaya başladım. Sporu bıraktım ve ot gibi yaşamaya başladım. Vangörlüme ve kuzucuğa bişeyleri çok fazla çaktıramadım. Çünkü her ağzımı doktor diye açtığımda beni “kıyamadıkları için” dövmüyolardı ama benle bir üzülüp sinirlenince de ben daha kötü oluyodum. O yüzden işi göte şaplak enseye parmak modunda tuttum. Öylesine insanlarla konuştum programlardan. Saçma saçma facebuktan göndermeli şarkı paylaştım ki onu facebukumdan silmemiştim. Her türlü iletişim bilgisi elimin altındaydı. Telefonu instagramı facebuk twitter mail… her yerden yağdırabilirdim ama ben sadece ergen triplerinde şarkı paylaştım. Bişiler falan yazdım saçma sapan. Hatta en klasik şarkılar olarak günler boyunca give me love, instant crush ve let her go dinledim. İştekiler bile artık şarkılardan odaya giremez hale geldiler. Bense yok twit attı mı yok face fotosunu değiştirmiş yok instagrama foto koymuş diye sayıklarken vaktin yılbaşına yaklaştığını çok algılayamadım. Algıladığımda ise son 2 hafta falan vardı diyebiliriz :/

Yılbaşı yaklaşırken tabi ufaktan heyecanlandım ama sadece vangörl ve kuzucukla birlikte kutlıcaz diye heyecanlandım. Planımız belli değildi tabi. Günlerden hafta içi ve ben gene kuzucukta otururken romeodan msj geldi. Neymiş neymiş o derken bi de baktık ki izmirde yılbaşında parti varmış!? Gay parti hemide o.O hemen olur mu olmaz mı gidelim mi gitmeyelim mi muhabbeti yaptık ve işi yüksek merci mama olan vangörülümüze ilettik laf arasında. Önce geyik gibi başladı ama daha sonrasında anamız el atmaya karar verdi bu işe. e ana el atınca işe susup oturmayı öğrendik biz büyüklerimizden :D o yüzden sustum ve anamın sözünü dinledim. 

yılbaşına son bi hafta kala hediye telaşesi sarmıştı beni bide. kafa karışıklığından göz gözü görmeyince... ne alsam diye düşünürken klasik ama farklı şekilde bi sunumla güzelleştirebileceğim bi hediye geldi aklıma! KIRMIZI DON! hemmen gidilip en sekslisinden alındı kuzucuk ve vangörl için güzel ve ciksli kutu alındı. bi de en noellisinden çorap ve yılbaşı ağacına süs olarak asmalık yılbaşı süsü ama içi çiklatalardan alındı. hepisi güzelce paketlenip kondu. yılbaşı akşamı da sahiplerine verildi :) benim yılbaşı hediyelerim neler mi? aha da bunlar:

vangörlümün panda ajandası!!! işte kullanıyom ki :)
kuzucukun erken yılbaşı süprüzüsü :) partide taktım!

neyse o akşam giyindim süslendim. heyecanlıydım çünkü gece 12de partide olucak şekilde evden çıkıcaktık. kuzucuğa gidip bi güzel demlenip yiyip içtik ve sonrasında da evde baya bi dertleştik ;) daha sonra saate baktık saat 11 olmuş. hadi çıkalım dedik ve bindik otobüse. anam git allah git bitmedi yol. bi de alsancak kalabalıkmış araç girmiyomuş oraya ahanda sıçtık dedik. taksiler almaz otobüs geçmez kaldık biz konakta. sonra bi taksiciyi ikna ettik bindik. bindiğimizde ise 10 vardı 12ye. sen misin geç kalan. in taksiden ve koş allah koş :D düşünün ben panda olarak koşuyorum falan o.O resmen görüntü kirliliği! son 10 saniye kala 200 metre kalmıştı. depar attık ama havai fişeklerin atımını duyunca durduk artık. yol ortasında 3müzde baktık birbirimize ve sarıldık. yılbaşına fuarın ortasında 3 tane koskoca kişi sarılarak girdik. tabi tam girerken koşuşturduğumuz için tüm sene öyle geçicek diye de bi bahtsızlık olduğunu düşünmüyo değiliz tabi :/

neyse içeri girmeden son bi sigara aile telefonlaşması hepi niw yiır modunda son demlerimizi de yaptık ama hadi girelim diyen yok. eeee girmicez mi olduk bian. sonra da lan bunun için ne yollar teptik içeri giriciz ulen tarkaaaan modunda girdik ve içeri girdik. hayatımda ilk defa bi partiye gittim. içeriye girince biraz amerikavari gibi gelmişti ama sonra içerdekilerin çoğunun mal insanlar olduğunu anladım. hepsi kendinden geçmiş resmen.  izmirde uygulamadaki herkesi birebir gördüm. anaaaam bu o değil mi yok bu bana yazdıydı yok bu iplemediydi falan derken ben bi şaşır bi şaşır bi helecanlan!? kaldım böyle tabi. girdik biralarımızı aldık yudumluyoruz tabi bi taraftanda milleti kesiyoruz. neyse bi bira bitti 2. bitti artık yerimizde sallanmaktan ziyade bişiler yapalım moduna geldik.  ben bu biradan sonra kendimi piste atarım arkadaş dedim. kuzucukda bana katıldı. attık kendimizi piste. biz oynuyoz millet üstümüze çıkıyo resmen. lan accık usturuplu oynayın deme. hiç mi bi avuç erkeği bi arada görmediniz? yok böyle bi oynamak ama resmen eziliciktik :O daha sonrasında ise kuzucukla kopuşun dibine vururken bi tane mal yanaşmaya başladı. saçlar kase konulmuş da kesilmiş gözlüklü üstünde de denizci ceketi tadında bi ceket falan vardı. tamam iyi hoş herkes oynuyo belli bi süre sonra zaten kimse kimseyi görmüyo ama lan bu herif aramıza giriyo paso. ben sağıma dönüyom kuzucuk arkasını dönüyo yok. ilgilenmediğimizi anlatamadık. en sonunda ben tuttum kuzucuğun kolundan kendime çektim. bi anlam veremedi hala tabi. neyse 2. şekilde atak yapınca durdum aaaaa dedim resmen bi daha çektim kuzucuğu. artık defoldu gitti ne anladıysa. 

sonra yerimize geçtik zaten. yan tarafımızda satisfaction yapan mı ararsın öbürü kemeri diğerinin beline dolamış sütuna bağlamış fantezi yapan mı ararsın vuh dedim içimden. bi tuvalete gideyim dedim ve ...

22 Şubat 2014 Cumartesi

love and other drugs 3

…ki ben de atmak istemedim. Hayatımda ilk defa bu kadar kötü hissediyodum kendimi. Daha önce yaşadıklarımı da biliyosunuz ama bu his farklıymış. Kendinden insan nasıl tiksinir onu anlıyosunuz. Cidden böyle bi insan değilim ben değildim. Neyse o akşam kafa karışıklığı, saçma sapan düşünceler ve isteksizlik bi taraftan vurunca iyice kendime gelemedim. Üzüldüm baya neden böyle olduğuna ama o an bu durumu sürdürmenin bi yolu yoktu. Değişicek bişey de yoktu. Kendimi biliyorum çünkü. Çokça şeyi alttan alırım. Azar azar benden gider hep ama sırt dönmem ya da gülüşümden eksilen olmaz. Fakat gün gelir o son damlayı da yok ettiklerinde ise sanki kanlı bıçaklı gibi olurum  soğurum resmen. Karşımdakini adeta silerim. Karşımdaki kişi de daha önceki ayarda yaptığı bişey için benim çok büyük tepki verdiğimi düşünür. Neyse böyle pis bi huyum var işte. 4 senelik kardeşim dediğim arkadaşlarım bile bu huyumu bilirler ve korkarlar. Ben de korkarım sevmem ama değişebilen bişey olmadı bende. O bende bişeyleri bitirmedi tabi ama durum ona benzer oldu sanki. Neyse ertesi gün msj attım sabah günaydın diye konuştuk biraz. Napıyosun dedim o da tripli bi şekilde olmasa da bu msjı dün gece atmanı beklerdim ama neyse dedi. Ben ne yazacağımı düşünürken o da buluşup bi yüzyüze konuşalım mı dedi. Ben de tamam çok iyi olur dedim. Daha sonra o gün buluşalım dediğimizde ben vangörlümle ve kuzucukla buluşucaktım onun da kursu vardı iptal edelim diye konuştuk. Daha sonra akşamüstü alsancakta buluşalım mı diye sordu kurs çıkışına kadar beni bekler misin dedi tamam dedim. Ben vangörllerle buluştum daha sonra çıkışta msj attı. Artık bugün kararlıyım konuşmam lazım dedim vangörlüme de. Neyse buluştuk ve ben ıkına ıkına da olsa anlattım kafamdakini düşüncelerimi. O da önce şok oldu daha sonrasında ise kızdı ve ağır şeyler söyledi. Tabi böyle şeyler olucaktı bekliyodum ama bana söylediği tek cümle beni çileden çıkardı:

“Sen belki eski sevgilindeki basitliği arıyosundur onun gibi birini onun gibi davranan birini…”

   Bu lafın üzerine ben kendimden tiksinirken üzüntüden kafamı kaldıramazken nası yaptım diye düşünürken bi anda gözlerimi dikip ona bakmaya başladım. Bu da bi kaldı tabi. Canın yanıyo farkındayım bana bağırabilirdin küfredebilirdin ortalığı yıkabilirdin herşeyi söyleyebilirdin ama sen söyleye söyleye bunu yani beni en hassas olduğum noktadan mı vurmaya çalışıyosun dedim. Beni döven bi insanın beni dövmesini haklı buluyosun yani diye çıkıştım. Hani belki evet alçalırdın ama bu kadar alçalacağını düşünmemiştim hiç dedim. Özür kıyamet falan. Dileme dedim. Ben seni anladım sen beni anladın daha da denecek bişey yok dedim. Öyle demek istemedim falan dedi. Ben de her şekilde canımı acıtabilirdin ama burdan vurmana müsaade etmem dedim. Öyle biraz daha konuştuk sakinleşmeye çalıştım biraz. sonra kalktık zaten. Tanıdığıma tanıştığıma memnun oldum dedi tokalaştık ayrıldık. Eve gittiğimde ise facebuktan sileyim istedim çünkü kalırsa farklı olacağını düşündüm. Meğersem o beni çoktan silmiş. Ben de eve gidince kuzucuku aradım. Sosyal ağda ne var ne yoksa hepsinin şifresini verdim ve onu silmesini engellemesini istedim.  Bu süreç de öyle bitti. Ha kısa bi detay vermek gerekirse o gün de çok saçmaydı. Uygulamalardan yazıştığım kim varsa orda gördüm selamlaştık o gün. Buna ben de bi anlam veremedim ama bana bi işaret geldi heralde dedim. 

   Herşeyin neden böyle olduğunu soracak olursanız başladıktan bi hafta sonra aklıma dank eden düşünce tek bi düşünce oldu. Silüeti aklımdan çıkmayan biri. Bu kişi doktordu tabi. Herkes çok iyi dese de onun o kadar iyi biri olmadığını ben göremedim ilk başta. Basit şeyler istedim o mutluluğuma ama o vermek istemedi. İsteseydi yarım saat bile beni deli mutlu ederdi. Vangörlüm kuzucuk bunları bana hep söyledi tabi. Kafamı duvarlara vurmaya kalktılar ama kıyamadılar. Tüm bunların başlangıcı doktor oldu ben de saçmaladım ve işin bu noktaya gelmesine sebep oldum. Hayatıma sıçtığının ve sıçtığımın farkına vardım ama kabul edemedim tabi. Biraz daha kendime gelmeyi bekledim. Bekledim. Bekledim. Bekledim. Hayatıma devam etmeye karar verdim zorlanarak. Bir gün tak dedi tabi hem ben hem de olaylar. İşte o gün ilginç olmakla beraber ilkti benim için. Gelen bir mesaj…

17 Şubat 2014 Pazartesi

Love and other drugs 2

 Blogırlar blogdaşlar nasılsınız? Beni sorarsanız iyi gibiyim. Uzun zamandır yazamıyorum. Biliyorum farkındayım fakat iş sosyal hayat falan derken ahelelelelelelelelele moduna geçiyorum. Evden sabah 7de çıkıp gece 12de girmek de koyuyo adama :/ bu süreçlerde ne yapıyon diye soran olur muhtemel söyliyeyim anam. Ünlü olmak başa bela :D :P cidden günün 4te 2si ölünce hem kendine hem de çevrene vakit ayırmak için yırtıyosun.  neyse hikayenin kalan kısmından devam edelim biz gene.


  En son bi doktor muhabbeti çevirmiştim. O muhabbet cidden orda kaldı devam etmedi. Bu süreçten sonra ise bi memleket yapayım biraz farklı ortam göreyim ailemle vakit geçireyim diye kaçtım izmirden. Memlekete gittiğimin ertesi günü direk uygulamadan msjlar düşmeye başladı. Allahalla kıç kadar şehirde gay mı varmış diye düşündüydüm. Açtım baktım evet 3 msj vardı. 2si memleketten biri de izmirdendi. Memlekettekilerin ciddiyetsizliği zaten ilk konuşmalardan belli olduğu için pek durumları düşünmedim. İzmirde olan kişi de 2 satır sohbetten sonra hemen fotosunu gönderdi. İyiymiş hoşmuş dedim içimden. Sohbet muhabbet baya baya yardırdık ve gelince de buluştuk. İlk buluşma sürecinde de alinste buluştuk. Ben gittim oturdum bu sonrasında geldi. Geldi ama sanki fotoğrafından birazcık daha abartmışım dedim kendi kendime. Öle öehlik bi durum yokmuş. Neyse konuştuk ettik. Birbirimizi tanımaya başladık. Bu süreçlerden sonra 2-3 gün içerisinde biz de sevgili olduk. Güzel giden heyecanı olan bir süreç tabi. Daha sonrasında ise bizim çeteyle tanıştırma faslına geldik. Tanıştırdım gayet güzel sohbet muhabbet bi sıkıntı yok. O akşam ilk defa ananemler evde olmıcaktı. Bende kalmasını istedim. Geldi de. Önce içeri girdik falan daha sonrasında ise kendimizi yatakta öpüşürken bulduk. Bu süreçte ve daha önceki ilk öpüşmemizde de bi farklılık hissettim. Öpüşmesi bildiğin öp çek öp çek muhabbetindeydi. Bi de ilkinde sanki acelesi varmış gibi bi havada olmuştu. Allahalla heyecan mı derken farkettim ki bu böyle öpüşüyo. Yani biraz sakin biraz uzun öpücüklere sevketmeye çalıştım ama olmadı. Kaba bi tabir olabilir tabi ama sanki yerdeki buğdayları gagalayan tavuk misali bir hava var yani öpüşmede. Gözünüzde canlansın diye bu ayrıntıyı ekledim :D daha sonrasında ise sevişmeye başladık. Ben ömrü hayatımda bu kadar çabaladığımı bilmiyorum. Tam 3 saat boyunca seviştik fakat bi tık olmadı. Neden diye sorarsanız geç boşalan bi insanmış kendisi. Tamam eyvallah da 3 saat boyunca ne yaptıysam olmadı be arkadaş. Hani usta sevişgen ya da master of sex biri değilim ama tecrübe ettiğim ne varsa denedim. Boşalmayı bırak bi tık bile oynamadı yerinden o.O daha sonrasında zaten 3. Saati gördüğümde ben ölmüş bi haldeydim. Daha fazla dayanamadım ben son darbeyi vurdum ve öldüm resmen. Sonra zaten yattık uyuduk.


  Sabah uyandığımda ise bi farklı hissediyodum. Allahalla derken kafamı bi çevirdim yanımda sevgilim ama bi gariplik var bu işte diye düşündüm. Neyse kalktık duşumuza girdik falan bi kahvaltı durumu oldu tabi ama nası bi hisse çözemedim hayatımda ilk defa böyle bişey hissettim ki pek güzel bişi değilmiş tavsiye etmem. Yemin ederim bi evine gitsene sen ya diyip evden kovalıcaktım onu. Öyle bi garip geldi. Daha sonrasında ise kahvaltı falan filan derken evde pinekleme vakti yaptık. Bu süreçte ben biraz dizlerinde uyumuşum yorgunluktan. Sonra bu his beni iyice sarmaya başlayınca ertesi gün ablaaaa diye koştum direk telefona sarıldım. Tek tek anlattım. O da bi güzel dinledi ve kendi hayatından da örnekler verdi. Bana, öpüşürken sanki ağzına et tadı geliyomuş gibi oluyosa o benim için aah cık olmamıştır mantığı benimsedim ben dedi. Bunu çokça denedin mi diye sordum. O da 3 erkek arkadaşımda da aynı şey oldu uzun süre sürüncemeli devam etti dedi. Ben de o an anladım. Evet bi işin heyecanı var ama sanırım o heyecana evet dedim ben diye düşündüm. Biz bu konuşmayı ablamla cumartesi gece yaptık. Daha sonrasında Pazar günü gene bi sıkıntılı uyandım. Neyse sevgilimle msjlaştım daha sonrasında da bana buluşcaz mı dedi. Kafam karışık ne düşüneceğimi bilmiyorum falan. Bilmem buluşalım mı falan oldum. Daha sonra ben boşum dedi. Ben de ben de boşum dedim. İş eeeee moduna gelince hadi gel bana dedim. Yarım saate ordayım dedi. Neyse geldi oturduk film izledik. Daha sonra gitmesi gerekti. O gün geldiğinde de içimde garip hisler kaynıyodu zaten. Ertesi gün işte o kadar yoğundum ki tüm gün araçla dışardaydım. İşimi seviyorum ama tüm gün insanlarla iç içesin ve kendi zor bi durumun olduğunda işle özel hayatı ayırman çok zor. Zaten dezavantajlı gruplarla çalışıyoruz bi de kendi yaşadıkların gelince üstüne hiç çekilmez oluyo. Neyse o gün akşama kadar gezmişim canım çıkmış tabi. Gün içinde koşturmaktan da msjlaşamadık sevgilimle. Sonrasında artık son ziyaretimi de yapınca indim arabadan bi sigara yaktım. Msjlarıma baktım. Msj atmış benimkisi. Buluşcaz mı buluşmıcaz mı falan diye. Benim de hem yorgunluk hem de cidden canımın istememesi ağır basınca napcağımı şaştım. Önce vangörlümle konuştum. Düşündüklerimi anlatınca panda ayrıl dedi. Ne kendine ne de ona böyle bişey yapmaya hakkın var dedi. 2 gündür benim düşündüklerimi bana söyledi. Konuştuk dertleştik. Vangörlümü çok sevdiğimi bilirsiniz zaten. Her fikrine de saygı duyarım çünkü o benim anam bacım gardaşım eşim dostum sırdaşım. Dalga geçiyorum zannetmeyin cidden öyle. Özel bi sıfatı yok benim için vangörlün ama özel biri! O faslı da atlatınca kuzucuka msj attım. Napıyon diye. O da evdemiş. Sen nerdesin dedi ben de senin evin orda telefon bakıyom dedim. Cidden o an ne yaptığımı bilmeden dolaştım huzursuzluktan. En son teknosada buldum kendimi. Daha sonra bana kahveye gel dedi. Ben de tamam dedim. Gittim oturdum. Zaten kusma isteği vardı içimde o iyice suratıma yerleşmiş meğerse. Eve girince şevkat dedim kollarımı açtım. Kuzucuk da garibim endişelendi azıcık hemen sarıldı ve noliy falan diye söylendi. Geçtim oturdum konuştuk ona da anlattım. O da aynı şeyi söyledi. Ben de bugun buluşmak istemiyorum dedim. Kuzucuk da beni bahane et dedi. Bende bahaneli msjımı yazdım gönderdim. O da tamam demiş zaten daha sonrasında bi daha msj gelmemesi için dua ettim tüm akşam ki gelmedi de…