4 Ekim 2014 Cumartesi

Something About Us (part II)

(uzun bi yazı dizinin uzun bi partı. sıkıcı gelebilir. şimdiden affola)

ilk başta ne duyduğumu algılayamamıştım. Karşımdaki kişi “evet, panda” demişti.

  • evet mi? Evet derken? Neye evet dedin onu anlayamadım doktor? Devam et anlamında bi evet mi soruma yanıt olarak mı evet?
  • Evet panda. Az önceki soruna evet diyorum. Benden bir cevap duymak istemiştin. Duyduğun cevap evet...
o an çok şaşırmıştım. Çünkü hayır ya da başka düşünceler cevap olarak çıkıcak diye bekliyodum. Evet diyeceğini hiç düşünmemiştim. O an güçlü olmak için kastırdığım sırada esen rüzgarı farkettim. Üşüyodum. Belki de beklemediğim bi cevap karşısında şaşkınlıktan tüm gardımı düşürmüştüm ve savunmasızdım bilmiyorum ama titremeye başlamıştım. Titrediğimi farkettikten 2 dakika sonra kontolümü sağlamaya çalıştım. Karşımdaki adam evet demişti. Hayatımda bu kadar acının ilk defa böyle ödüllendirildiğini görmüştüm. Tüm o kafa patlatmalarım, ikilemlerim, kendimi eksik hissedişim, çöküşlerim, fiziksel ağrılarım ve gözyaşlarım... bir evet yara bandı olmuştu sanki tüm yaralarıma ve kırgınlıklarıma. Huzuru o an bulmuştum ve o huzur benimdi. Kendisi de salak bi sırıtmayla karşımda oturuyodu. Evet demişti ama bi anlam verememiş bi surat ifadeyle... konuşma sırasında kendisinin çok şok olduğunu ve ters köşe olduğunu söyledi. Ters köşe!?!? ne demek istediğini sorduğumda ise bugün buraya ağzına sıçmak için geldiğimi ve sıçıp sıçıp bırakacağını zannettiğini söyledi. Sıçıp bırakmak olsaydı amacım zamanında yapardım ki keza hayır deseydin de yapardım diye ekledim!

Daha sonra o meşhur 6 ayın kendisi için nasıl geçtiğini sorduğumda ise o da ilk buluşmamızı anlatarak başladı. İlk buluşmamızda o gece eve gittiğinde kendisini bir huzur kapladığını ve o gece mutlu uyuduğunu söyledi. Daha sorna tus döneminde ise bir karar vermek zorunda olduğunu hissettiği için ve süreçlerde benimle olabilecek olan ilişkiyi istese de yürütemeyeceğini düşündüğü için hayır dediğini anlattı. Hayır dedikten sonra çok üzüldüğünü ve beni düşündüğünden bahsetti. Uzunca bir süre ben onu ne face ne instagram ne de whatsapptan silmiştim. Daha sonra doktordan önceki son sevgilimde artık bişeyler yapmam gerektiğini ve sürekli doktoru düşünerek geçireceğim saçma dönemleri geride bırakmak adına her yerden onu silmiştim. Doktor bunu farkettiğini ve çok üzüldüğünü söyledi. “Her gün facebuktan adını aratıp da sayfana baktım panda.” “instagramda sürekli paylaştığın fotoğraflara baktım ve kimle nerde ne yaptığını, her fotoğrafın ne olduğunu biliyodum.” “senle ilgili haberleri alıyodum ben faceten ve instagramdan.” tüm bu süreçlerde benim yaptıklarımın aynısını yaptığını ifade etti. Ta ki benim onu silip engellediğim noktaya kadar. Onu anlatırken cidden üzüldüğünü farkettim. Hergün facebuka panda yazıp adına tıklarken bir gün adını yazdığımda o adının orda çıkmaması ne demek biliyo musun sen dedi. O an benim onu engellediğimle karşılaşmış ve instagrama ve whatsappa bakmış. Son görülme tarihlerinin çıkmadığını da görünce kendinin çok kötü hissetmiş. Daha sonrasında ise eski sevgilisi(!) ile benim çıkmaya başlayıp da fotoğraflarda kendisin görünce ise daha da bi yıkılmış. Ha bu arada bana da onu her yerden sildiğim için kızgınmış! Asıl kızması gereken kişinin ben olduğumu söylesem de kendisinin de bu noktada kızgın olduğunu ifade edip durdu tüm akşam. Tüm benim yaşadığım süreçlerin aynısını o da yaşamış. Sürekli bana bakmış sürekli beni takip etmiş. Millete anlattığım noktalarda herkes güzel bir küfür sallasa da hikayenin eksik parçalarını birleştirince benimde baştaki sinirim geçmişti ve şunu farkettim ki herkes hikayeyi eksik biliyodu. Ben eksik anlatmışım istemeden. Onun süreçlerini bilmediğim için hep umarsız tavırda olduğunu düşünmüştüm. Herkesin gözünde de öyleydi keza. Bu durumunun herkesin gözünde kötü bi imaj çizdiğini de eklemeden geçemedim doktora. Çünkü beni yıprattığı dönemin telafisini isticektim ondan. Keza herkesin onu 1 kaşık suda boğacağı düşüncesi konusunda ise gözü korksa da beni üzmediğin takdirde kimse kılına bile zarar vermez diye ekledim. O akşam sürekli çok şaşkınım diyip diyip durdu. Şunu da ekledi o akşam. İlk oturduğumuz masayı gösterip bu masa bizim masamız artık ve her şey burada başladı dedi. O cümleyi duyunca o kadar mutlu oldum ki! Saçma sapan bir masa... sevdiğim adam...

o akşam tus döneminin üzerimdeki sancılarından da bahsettim. Görüşememek! Kendisi artık bazı şeylerin değiştiğini ve bu konuda korkmamam gerektiğini söyledi. 2 güne bir nöbetleri olacağını, olsa da nöbet çıkışlarında soluğu direk benim yanımda alacağını söyledi. İlerleyen günleri o kadar güzel hayal ettirdi ki disney masalları halt etmişti. Hele ki kışı sevdiğini ve kış gecelerinde benle olduğunda nasıl olacağını hayal ettiğini... o akşam her şeyin değiştiğini ve KADER denen şeyin varlığına ilk defa inandığımı farkettim. Hayatımda ilk defa KADER dedim. KADER, sen nelere kadirsin!

Gece güzel bitti ve ayrıldık. Benim o haftasonu memlekete gitmem gerekiyodu ama aklımda burdaydı. Memlekete gittim. Sürekli mesajlaştık. Bi aksam ben ona gene ismiyle hitap edince sürekli bana doktor diyosun deme dedi. Ben de ne diyim peki dedim. O da söylerim ama sen der misin bilemedim dedi. Sen söyle bakalım dedim. Bana SEVGİLİM de dedi. O anı anlatmak çok zor ama şunu söyleyebilirim ki “aklım” çıktı!

Tüm bu zamanlarda ilk defa evime gelişini unutamıyorum. Koltuk değnekleriyle ağır ağır merdivenlerden çıktı ve kapının önünde şapşik suratıyla içeri girdi. Ayakkabısını çıkardı ve içeri geçti. Önce bana döndü ve elini uzattı. Ben şaşkın şaşkın bakıp elimi uzatırken saçmalama dedi ve sarıldı. O teni o kokuyu içine çekmek nası bi duygudur anlatamam! Huzur bulmak deyimi anlam buldu benim için. Daha sonrasında başımı onun omzundan yavaşça çektim. Ayrıldık ama sarılır haldeydik. Gözlerimin içine baktı ve yavaş yavaş dudakları dudaklarıma yanaştı ve işte o an...

when you finally kiss your crush!

Daha sonra koltuğa oturduk. Ayaklarını uzatması gerekiyodu. Yanına oturdum kucağıma aldım ve ben de göğsüne yattım. Sıcaklığı ve nefesi beni sarmıştı. Kollarıyla da sardı beni. Kedi gibi hissettim kendimi. Yerimi bulmuştum. Hem de hiç çıkmayacağım yerim... saçlarımı okşadı ve öptü. Sevdi beni. Kalp atışını dinledim ve kulağımdaki ritim benim kalp ritmimle aynıydı. Hızlı ve güçlü. O an ordan kalmak istemiyodum ama kahve yapıp geldim. Oturdum yamacına gene sohbet ettik ben ona sarılmış bi halde göğsündeki tatlı tatlı atan kalbi dinlerken... saçlarımı tekrar okşayıp öptü ve saçların çok güzel kokuyo dedi. Güzel dakikalar ve unutulmayacak anlar... konuşurken söylediği bişey de çok hoşuma gitmişti: “Panda ben seni seviyorum diyebilen bi insan değilim ama seni tanıyıp sana bu özel 2 kelimeyi söylemek istiyorum.” İkinci kez geldiğinde de sarılıp uyuyalım dedik. Sarıldık yattık yatağa. Ona sarılıp yatmak hayalimdi açıkçası. Yatakta yüzyüze bakarak yatıyoduk. O kadar yakından yüzünü incelecediğimde ise gözlerinin güzelliği karşısında sadece nefes alabildim. Kitlenmiştim. Yatakta sarıldık konuştuk öpüştük ve azıcık da seviştik tabi. O gün giderken kapının önğnde birbirimizden ayrılamadık. Bi o çekti beni yanına öptü bi ben çektim yanıma öptüm. Sıcacık nefesini solumak elimi ayağımı hissizleştiriyodu. Gitmeden önce ne konuşuyoduk bilmiyorum ama ağzından bi an “aşkım” kelimesi çıkınca şok oldum ben. Gerçi o da şok oldu ve sanki yanlış bişey söylemiş gibi hemen durdu. Neden durduğunu sorduğumda ise fazla abartı kaçacağını düşündüğünü söyledi. Ben de mutlu olduğumu söyledim. Özel bi insanı özel kelimelerle sarmak... benim için önemli bi noktaydı sonuçta.


İlerleyen günlerde bizim tayfa ile yaptığımız muhteşem çarşambalardan birine çağırdım. Gerilmişti en yakınlarımla ailemle tanışacağı için. İnsanların ona pek olumlu bakmadığını daha önce söylemiştim. O bilinmez 6 ayda olanlardan dolayı tabi ama vangörl ve kuzucuk herşeyi bildiği için artık öyle bi detay kalmamıştı. Sonunda vangörl ve kuzucuk da görücekti benim en değerlimi. İzmirde kovan'da buluştuk ve mekanı çok sevdi kerata. Yedik içtik sohbet ettik. Güzel bi gündü. Bizimkiler de gizliden ikimizin fotoğrafını çekmişler. Akıllılar ya :) fotoğrafları gecenin sonunda bana gönderdiler de tatlı tatlı birbirimize bakıyoruz. Böyle günlerden sonra işe başlaması gerekti doktorun. Şunu eklemedim tabi. Doktor İZMİR'i kazandı! (altyazıda KADER yazar) Çalışmaya başlayınca haliyle yoğun bi tempoya girdi. Nöbetler ve çalışma saatleri bomba! E haliyle görüşememeye başladık. Görüşmelerimiz baştan beri çok sık değildi ama haftada 1'e düşünce ben de isyanlara bağlamaya başladım ama sabrım her daim yerindeydi. Önceleri buluşma günlerini birlikte ayarlıyoduk ama ilerleyen günlerde artık ben tek başıma çabaladığımı farkettim. Buluşalım? Uygun musun? Çıkışta görüşsek? 3 gidelim 5 gelelim? Ben çıkışına geleyim bi yemek yiyelim?

Olay benim için abartı değildi ama korktuğum nokta tus zamanı mesajlaşırken de aynı şey olmuştu. Yemek yiyelim buluşalım denilip bi türlü görüşülememişti. Onun uygun olma durumu olmuyodu tabi. Gün aşırı nöbet tutması ya da 1 haftada 3 gün nöbet tutması durumunda ben de bişey diyemiyodum. Kimse öyle bi durumda zaten nöbetten çıktın ama benim yanımda olman lazım demez. O kadar bencil değilim ama bazen yanımda olmasını istedim mi istedim açıkçası. Haziran başında atamalar olacağı duyurusu geldi. Beni aldı bi telaş. Son atamalar son şans. Eğer bunda da olmazsa hiç hazırlanmadığım kpssye bi daha giricektim. Millet bi senesini veriyo ben bir sayfa bile çevirmemiş halde sınava girme düşüncesindeyim. Sınava girme düşüncesini bırak eğer tercihler olursa bi yere yerleşirsem izmirden gitme ihtimali... hele ki doktor varken hayatımda... allahım delircek moda gelmiştim. Bi taraftan ailemin boşanma durumları. Annemin yıkılışı ve aile içi kriz...

Adele - One and Only

Her şey üst üste gelmeye başladı. Atama mevzusunda kararsızlığın dibini yaşıyodum. Doktora açtım bu mevzuyu. Ben senin önğnde engel olmak istemiyorum temalı bir konuşma ve sonrasında ufak bi tartışma yaşadık. Sinirlerim çok bozulmuştu o akşam. Gitmek istemiyorum. Neden mi? İzmir benim için artık önemli bi noktaya geldi. Ailem dediğim kuzucuk ve vangörl burdalar. Aileme de yakın. Kuzenim ablam herkes neredeyse çevremde ve doktor da burda. Kim bırakır gider ki bu şehri? Doktor da benim için kalıyosun biliyorum demeye başladı. Beni kötü bi duruma sokuyosun diyip diyip durdu. Evet neden olarak onun varlığını gösterebilirdim ama sadece o değildi işte. 1 sene boyunca izmir gibi bi yerde açılabildiğin iş arkadaşlarının olması ve ailenin de yanında olması demek çok fazla anlam ifade ediyodu benim için. Bunu ona anlatamadım. Nedenlerden birisin ama asıl neden olarak bi sorumluluk hissetmemesi gerektiğini anlatamadım. Tartışma da ordan çıktı zaten. Bi daha bu konuyu açmamak üzere kapattık. Güya uzun zaman sonra ilk defa dışarda buluşmuştuk. Gel sana bi bira ısmarlayayım demişti. Çok sevinmiştim. Bişeyler paylaşıyoduk çünkü. Neyse o gece sıçmık bir halde ağlıcak modda eve gittim. Doktor o akşam vedalaşırken de biraz soğuktu. Kimi arasam kimle paylaşssam bilemedim. Vangörl uyuyodu kesin. Kuzucuk desen artık onu bu muhabbetle sıkmaktan öteye geçmiştim. Eve geldim. Açtım bilgisayarımı ve tercih listemi oluşturmaya başladım. Önümde tercih etmek istediğim iller karşımda tercih formu. Öyle bi ona bi buna baktım ve bi sigara yaktım. Sadece bakabiliyodum. Daha sonra çok değerli dostum geldi aklıma. Derdimi her daim dinleyen en ufak bi durumda bana kendimle yüzleşmemi sağlayan dostum. Eskiler bilir onu. Yeni katılanlar ise sadece laf arasında duymuştur belki. Neyse gırtlağıma kadar dolmuş bi şekilde telefona sarıldım. Yayık ayranı yazıyodu ekranda. Ara tuşuna bastım. 1... 2... 5... Ve açtı sonunda. Naber nasılsın pandam diyince dayanamadım koyuverdim kendimi. Ağlamaktan 5 dakika konuşamadım. Onu da korkuttum tabi. Ah salak kafam gecenin 12 buçuğunda neden ararsın milleti!? Hem de ağlayarak!

Neyse sakinleşince anlattım biraz olanları. hala hıçkırıyodum. gözlerimden yaş da gelse sakin sakin ağlamaya başladım ve anlattım. Doktorun önemini... kendi hesaplaşmalarımı... atanırsam üzülücem atanmazsam üzülücem modlarımı... aile durumlarını... hepsini tek seferde kustum. Her zamanki sakin sesiyle bana sakin olmamı söyledi yayık ayranım. Konuştuk saatlerce. Bana neyi neden görmek istediğimi anlattı. Hayatımdaki olabiklecek değişikliklerin sonuçlarını anlattı. Ben ki karşıma bu sorunla kim gelse ona soyleyeceğim şeyi yayık ayranım bana söyledi. Sevgili geçicidir! Sen hayatını kur yanında olursa zaten olur yanında olmazsa zaten hiç olmıcaktır! Bu acı lafı ben başkalarına söylerken geldi beni buldu ve haklıydı kendisi. Ağlamam kesilmişti ama içim hala acıyodu. 1 senede yaşadığım güzellikleri ve hlaa yaşadığım mutluluğu arkamda bırakıp gitme düşüncesi beni korkutuyodu açıkçası ama bir karar almam lazımdı. Eğer ki puanımla bi yere atanacak durumdaysam ve tercih yapmazsam üzülücektim. Tercih yaparsam ve gidersem ona da üzülecektim. Öyle iki ucu boklu değnekti. O akşam 4te kalkıcak olan adamı 2 buçuğa kadar telefon başında tuttum. Ona da üzüldüm açıkçası. Sonra biraz daha rahatlamış bi şekilde telefonumu kapattım. Bi sigara yakıp tercihlerimi yaptım ve gönderdim arkama bakmadan. Madem ki hayat bana böyle bi yol çıkarmıştı ben de o yolu kendime göre düzenlicektim. O gece uyudum ve işe gittim. Hayatımı normale döndürmeye çabaladım.

Aile mevzularına gelirsek de annemle babamın arası kötüydü zaten. Boşanma kararı almışlardı. Bu olay da üstüne tuz biber oldu. Kendimi bitkin hissediyodum. İş stresi de vuruyodu bi taraftan. Uyku bana uğramamaya başlayınca ben de kendimi bi psikiyatrda aldım. Derdimi anlattım. O da bana 2 tane ilaç verdi. Onları kullanmaya başladım. Tamam eyv sersemletip beynin çalışmasını engelliyo hatta gece uyku getirme konusunda 10 numaralar ama işe gidince de uyumaya başlayınca olmıcak bu dedim. 1 gün rexapin alıp gitmiştim de o gün sabahtan öğlene kadar uyumuşum koltuğumda. Kimse de gelmemiş allahtan. İnsanlar bi soru sorunca cevaplayamaz moda gelmiştim. Kafamdaki ağırlıkla hiç bir iş yapamaz oldum. Pes ettim bıraktım. Eski halim daha iyiydi. Dışardan neşeli fakat içerden panik ve üzgün...


3 gün sonra kpss vardı. Tercihlerin açıklanması gerekiyodu. Bu süreçte doktora da tercih yaptığımı söylemiştim ama bana inanmamıştı. Sen kesin yapmamışsındır dedi sürekli. Gerilmeye başlayınca da konuyu kapatıyoduk. O günden sonra görüşmemiştik yüzyüze. Ben özlemiştim. Sıkıntılıydım ama bana sarılsa tüm yaralarımın kapanacağını ve içimdeki karartının geçeceğini biliyodum ama bi türlü görüşemedik. Bu anlarda onu yanımda çok istedim çok aradım ama arka arkaya nöbetlere kalınca hiç bişey de diyemedim. Onu çok aradım o zamanlar. kokusunu içime çekmek yeticekti yada o gözlerine bakmak... Tercih yaptıktan 2 gün sonra cuma günü işten çıkmıştım. Metro beklerken msj geldi arkadaştan. Tercihler açıklanmış diye. Korktum açıkçası. Bi daha yerleştirilemediniz yazısı görmek istemiyodum. Aslında yerleştirilemediniz yazısını görmek bi nevi rahatlatıcaktı beni. Çünkü izmirden sevdiklerimden ayrılmıcaktım. Telefon çekmeyen metro altında zorla girdim ösymnin sitesine. Açtım sayfayı ve baktım ekrana mal mal. Yüklemesi geç oldu ve sonunda açıldı ama ilk başta bakamadım. Sayfayı aşağı indirdim...



p.s. sakallar çocum bana bi yorum bırakmışsın ilk partta ona cevap verdim orda bi bak istersen.

3 yorum:

Ogaybende dedi ki...

Allah seni kahretmesin emi part 1 in üstünden 100 yıl geçince part 2 yi yarım yamalak hatırlayarak okudum ama sonuna gelince ne oldu şok! şimdi bir 100 yıl daha bekle aaaaaa senin hayır telefonunu alıp kafadan arayacağım o olacak yani hıh

One Girl Two Boy dedi ki...

bu yazıların ileriki safhalarında şunu göreceksiniz canlarım bir panda vangörl tarafından nasıl dövülür !! bence bu yazı dizisini ben yazmalıyım (ama artıkblog yazamıyorum lol ) :P neyse pandan burda yazılanları satır satır bildiğim için bazı yerlerini atlayarak okumuş olabilirim :P

ama benim yorumumu biliosun daha da bişi demem :)

Gay Panda dedi ki...

@ogbd yavrum haklısın yazılar arası çok boşluk var ama yazamıyorum işte. hatırlayıp yazmak zor oluyo ki bunu da ilerki partlarda anlarsın. neyse telefonumu istediğin zaman verebilirim hele sen yeter ki iste :D

@vangörlüm bacım sana puanım 9 kanka diyorum sadece. 1 sene boyunca bunu dinledin ve haklısın. kafa kırmak serbest!