29 Mart 2012 Perşembe

Ara öncesi son yazı :/

blogırlar blogdaşlar okuyanlar okumayanlar öle mal mal bakıp çıkanlar yorum yapanlar yapmayanlar! burdan herkeşe sesleniyorum ki pazartesi vizelerim olmakla birlikte tüm haftamı vizelere ayırıcım. sonra laf etmeyin pandayım küserim hea :)

neyse tehdidi kes de sadede gel diyosunuz biliyorum. ahanda başlıyorum. geçen yazıda bütün olayları pat diye kustuğum için kusura bakmayın valla. neyse gelelim bugüne :) bugün sevgilimleydim. okuldan çıktım koştum direk kolarına. çok özlemişim onu. nerdeyse burun burunayız ama göremedim işte kendilerini biraz :/ gittik bişeyler yiyelim dedik ve en ünlü mekana leman kültüre oturduk. ben her daim makarna yesem de her dışarı çıktığımızda makarna yerim ve sevgilim de bana kızar. başka yicek bişey bulamıyon mu diye :D neyse bugün o açım dedi ve tamam yiyelim dedim ki ben aç değilim. oturduk lemana açtık menülerimizi. ben bakınırken çaktırmadan makarnalara, pat diye makarna yicem dedi benim deli :) şaşırdım tabi ama neyse benim önermemi istedi. (bu makarna manyaklığı nerden geliyo derseniz italya aşkımdan geliy ve her gittiğim yerde makarna çeşitlerini de denerim hoh!) neyse seçtim bi tane ama garsona 2 söyledi. aç değilim ben desemde zorla yedirterek takdirimi aldı tabi içten içten :) oturduk bakışa bakışa yemeğimizi yedik. sinir ettim arada onu. o beni sinir etti falan güldük eğlendik geldik. dışarda olmayı istemediğimi evimde hep rahat edebileceğiz dedim öyle yapalım bundan sonra dedim. kabul etti zaten :) dışarda 2 arkadaş gibi oturup dokunamamak çok koyuyo beh :( neyse bu güzel günün öncesi de var tabi 3-4 gün öncesi. asıl orda herşey patladı. du bi geçmişe geri dönek de anlatayım.

geçen pazar günü akşam bana gelicekti sevgilim ve ben ona yemek yapıcaktım. tabi bizimkisi kahvaltı falan diyince ona da olur demiştim öncesinde ama sonra dışarda görüşmenin bokunu çıkardık artık evde rahat rahat görüşelim diye düşünerekten akşam gel bana uygun olur mu ne dersin dedim. tamam dedi. asıl kıyamet sonraymış sanatçı arkadaşlarııım. cumartesi akşamına aradım. konuşmadan 1-2 saat geçti ve gayet soğuk bi tavırla karşılaştım. acaba ne oldu ki diye düşünürken sordum baya bi ama tek laf alamadım ağzından. neyse biraz daha ısrar edince bombanın pimini çekmiş olduğumu gördüm :/ beyfendi kahvaltı istiyomuş sabahtan beri söylüyomuş falan çok kızmış bana yarında gelmicekmiş. tabi bunlar 3 cümle özet şeklinde. tam bir saat bağırdı bana. dellenmiş tabi. sakinleştirmek ve derdimi anlatmak bi ömür oldu benim için. tamam kahvaltıya da ok diyorum bu seferde ben istediğim için gidiyoruz. sen istemiyosun. aslında sen benle görüşmek bile istemiyosun laflarını duyunca sinirlendim ama carlamadan toparlamaya çalıştım. baktım önünü alamıyorum 2 dakka sus da beni dinle diye bağırdım sustu. herbişey en ince detayına kadar anlattım. düşüncemi falan. pek ikna olmadı artık kafasında nası kurduysa cümlelerimi. neyse o günü toparladım. ertesi gün öğleden sonra buluştuk. gayet güzel bi ortamdı. rahattık bakıştık gülüştük. temas olmasa da güzeldi yani. mutlu olmuştum onu görünce. o da beni gördüğü için mutlu olduğunu söyledi. neyse eve geçtik bol sarılmalı öpüşmeli saatler başladı. film izleyek dedim tamam dedi. bende seç bi film arşivden dedim. seçemedi tabi o kadar arşivden bi film :) neyse o zman bi sayı söyle dedim 82 dedi. bi baktım filme p.s I love you :D allaaaa bugün herşey bizden yana dedim. izlememiştim de filmi. çok övmüşlerdi ben de izlerim dedim ama izleyememiştim. neyse işte oturudk izliyoruz filmi. tabi başladı bende kayışlar kopmaya. lan öyle yapıyorum böyle yapıyorum ama yok yani illa ağlıcam illa film beni ağlatcak anasını satayım. bende oturdum ağladım. benim ağladığımı görünce öyle bi sarıldı ki bana nefessiz kaldım ilk defa hayatımda. hemen gözyaşlarımı sildi. göğsüne yatırdı beni. bense hala zır zır ağlıyorum tabi. sürekli öptü falan ama durduramadım ben de kendimi. o kadar ağlancak bi film değilmiş onu anladım ama işte geldi mi geldi ve ağladım yani neyse. göğsünden aşşağı indim (lan kötü niyetliler hemen kaybolun ;) ) dizine yattım. bi taraftan ağlıyorum bi taraftan sevgilimi dinliyorum. öyle güzel şeyler söyledi ki bana bi de ona ağlayasım geldi aslında da neyse dedim içimden. bütün gece yanıcak yoksa dedim :D dizinde biraz kendime geldim. saçımı falan okşadı hep. kıyamam ben ona ya o da üzüldü valla beni ağlarken görünce. sürekli gözyaşlarımı daha akmadan silmeye çalıştı. öptü öptü sürekli öptü. neyse kendimi topladım. oturdum yanına yamacına. sarıldım ve filmi bitirdik. sonra yatağa uzandık. küçük küçük tatlı öpücüklere boğduk birbirimizi. sarıldık falan. biraz içimiz geçmiş 10 dakka sonra kalktık uyuyamıcaz diye. ev arkadaşlarımdan bitanesi evdeydi ama oyuna kitlendiği için pek umrumda değildi. zaten bi gün o bilgisayarın başında ölcek ya ne diyim :) neyse sonra yatalım dedik üstümüzü değiştik yattık. tabi yatağa girer girmez üstümüze yorganı çekmemizle oynaşmamız bir oldu :) detaya girmeden geçiyorum burayı ;)

neyse sabah olayazdı uyuduk bizde. yanımda birisinin yatmasına hele ki sarmaş dolaş yatmaya pek alışık değilim o yüzden uyku benim için çok verimli olmadı tabi ama sonuçta ara ara uyanmama rağmen uykumu almış hissettim her uyandığımda. saat 8 civarı uyanıp da oda da silüet halinde birini görünce zınk diye doğrulup kalkmam da bir oldu. ev arkadaşlarımın arkadaşı ama benim de samimi olduğum bi arkadaş odanın içinde bişeyler aranıyo. nası panik oldum anlatamam. gay olduğumu bilen kişi zaten çok az kişi varken böyle bi olayın olması beni gerdi sabah sabah. arkadaş ben uyanınca pardon dedi çıktı gitti. sanki ses yapmış da öyle uyanmışım gibi. lan yanımda öküz gibi bi herif yatıyo ve sen odadasın. bi de sarmaş dolaş yattığımızı düşünürsek ahanda dedim anlıma yazıp gezsem daha az dikkat çekerdi gay olduğum. arkadaş odadan çıkınca kalktım bende. sevgilim uyanmadı tabi. gittim salona direk arkadaşın yanına. istanbuldan gelmiş ve bizim ev yakın diye bizde uyumaya gelmiş. 2 dakka sohbet ettikten sonra can alıcı soru geldi direk. yanındaki kimdi??? sıç dedim içimden sıç! durumun ortada olması ve o anki zayıflığımla ve köşeye sıkışmışlığımla sevgilim dedim. şaşırdı direk zaten. ben de başka bişey söylemeyeceğimi belirttim ve çıktım salondan. tuvalete gittim elimi yüzümü yıkadım ama kendime gelemedim. feci titriyodum çünkü. içime simedi tuvalette de sakinleşemedim itiraftan sonra. tekrar salona arkadaşımın yanına gittim. yanına gittim oturdum uyandı ve bana baktı direk. ben de benim için çok özel bi durum bu dedim. kimsenin haberi olsun istemiyorum dedim. o da ne durumu ne oldu ki falan dedi. güya bişeyleri görmediğini göstermek istedi 3 maymunu oynadı o an ama elimden tamam demekten başka bişey gelmedi. odama geldim ve hala titriyodum. yatağa girdim direk. sevgilim hemen uyandı. noldu sana dedi direk. bende onu rahatsız etmemek için üşüdüm dedim. sarıldım ona sıkıca. o da bana sarıldı ısıtmaya çalıştı. bende uyuyalım hadi dedim. zaten 2 dakka sonra horuldamaya başladı sevgilim. bense derin düşüncelerle sıcacık yatağın içinde iyice uykum kaçmış bi vaziyette bekledim öyle. sarılsam üzerimdeki sıkıntıyı atarım diye düşündüm. sarıldım sevgilime saatlerce. o uyudu ben ona baktım. ilk defa evime gelen ve sevgilim olan birisi için çok ağır bi durumdu. onun rahat olmasını da istiyodum ama bu olayı bilmemesi daha iyiydi. saatler yıl oldu öylece akıp geçti. ben uyumadım düşündüm sevgilime sıkıca sarılarak. dünyada benim gay olduğumu duyması gereken son kişinin ilk duyanlardan biri olması... canlı canlı görmüştü gay olduğumu ve toparlanacak bi durum da değildi yaşananlar. içim çok sıkıldı o geçen zamanda. hem sevgilime hem arkadaşıma ne diyebiliceğimi düşünüdüm ama hiç bişey çıkmadı. kafam durmuştu açıkçası. neyse sevgilim kalktı uyandı sonra da gitti. uykusuz kalmıştım ve saçma sapan bi olayla gay olduğum en saçma kişi tarafından öğrenilmişti. sevgilim gittikten sonra 3 saat daha uyudum. artık elimden bişey gelmiyodu çünkü. vücudum çok halsizdi ve gözlerim ağırlaşmıştı. öğleden sonra kalktığımda arkadaş gitmişti. ben de tüm gün düşündüm ve msj attım facebuktan. arkadaşlığımız adına bi msj attım ve tekrardan ona güvendiğimi söylerek kimseye söyleme diye de ekledim. tüm gün cevap gelmedi ama bekledim. neyse dedim yapabilecek bişey yok sadece karşımdaki insana güvenebilirim şuan için dedim. olay patlasa bile artık inkar edilcek bişey de yoktu hem kendi açımdan hem çevre açısından.

tüm bunları da sevgilim yanlış anlamış işin kötü tarafı. gene cümleleri hareketleri farklı yormuş kafasından. gecenin 1inde başlayıp 5inde biten telefonda bağıra çağıra ettiğimiz kavgadan sonra artık ipler kopma noktasına gelmişti. herşeyi açıklasam da bi türlü düzelmeyen durumlar gittikçe arttı o an. biraz sakinleşip de beni dinleyen sevgilimle telefonu biraz buruk da olsa kapattık. o gece herşey geçti zannetim ama daha bu bi başlangıçmış. kalan 1 günde kavga ettik paso sevgilimle. aklım başka yerde tabi. pazartesi günü de full kavgayla geçmiş ve sinirlerim yıpranmıştı. lan dedim 1 günde bi insanın hayatı bu kadar mı değişir amk diyorum içimden tabi. salı günü bitti cümlesini duyana kadar tabi. sevgilimle işler o kadar çıkmaz bir hal aldı ki  bişeyleri alttan almak yerine onu kendi silahlarıyla vurmak bana daha mantıklı geldi. okuldan sonra 5 saat boyunca kampüsün ortasında deli gibi bağıran ben. gözünüzde canlansın bi. öyle bi manyak görürseniz ne diye bağırıyo demeyin. muhtemel değerli birisi için bağırıyodur ve onun için acı çekiyodur. en son bitti lafını 234923908. kez duyduktan sonra tamam dedim bitti dedim. telefonu kapattım. sinirler laçka tabi. 4 saat aralıksız ders üstüne 5 dakka ara ve sonra 3 saatlik tez toplantısı sonrası nefes alan her canlıya kızmaya başladım doğal olarak. sonra msj geldi sevgilimden ee bitti mi şimdi diye. düşünüyorum da o msjı atmasaydı belki de bişeylerin toplanacak ne hali ne de zamanı kalıcaktı. sert msjlar attım ama o yumuşak davrandı bu sefer. baya bi msjdan sonra sesini duyabilir miyim dedi. aradım bende. son konuşmamız diye düşünürken yaptığı bütün hatar için özür diledi. kendisini açıkladı ve senin için bundan sonra değişicem dedi. bu saçmalıklarım yüzünden seni kaybetmek istemiyorum dedi. özür üstüne özür diledi. dinledim sadece. en son değişicem dedikten sonra peki bu değişimini bende görebilecek miyim dedim. bu sefer o sustu ve 1 dakka sonra senin görmeni de isterim dedi. bişeylerin geri dönüşü ya şimdi olucaktı ya da hiç. bende geri dönüş yapmak istedim. bu saçma olaylardan bitsin istemiyorum sadece bana sevgin bittiğinde bitti de bana dedim. tamam dedi.  akşamına pek toparlayamasak da attığı msj üstüne msjla özür dileyip yaptıklarını kendi açıklasa da pat diye tekrar eski moda giremedim ama bugün görüşmeyi teklif ettim. bugün akşam üstü görüştük ve zaten tüm gün msjlaştık. artık ufak cümlelere takılmadığını ve benim cümlelerimi kendi kendine yorup anlam çıkarmadığını gördüm. tonlarca dil döktüğüm ve anlatmak istediğim şeyleri anladığını da gördüm. ilişkinin tek bi kişiye bağlı kurallar çerçevesinde ilerlemeyeceğini anladığını da gördüm. bugün onu gördüm ve ne kadar özlediğimi anladım. 2. bi şansın ne kadar önemli olduğunu bugün gene anladım. mutluyum onunla. başka bişey  de derdim değil açıkçası şuan. seviyorum işte...

24 Mart 2012 Cumartesi

Her anlamda yoğun ama bi o kadar da mutlu bi hafta...

oy blogdaşlarım "pert" yazımda da belirttiğim gibi baya yoğun bi hafta oldu benim için. neyseki cumalarım boş :D cumalarımın boş olması beni benden alan bi konu uyku anlamında ;) bugün gayet güzel uyudum desem yeridir. uyumak gibisi var mı ya ;) neyse gelelim haftanın nasıl geçtiğine. meraklıları meraktan kurtaralım ;) öncelikle yorgun ama mutlu bi hafta geçirdim. sürekli işlerim ödevlerim vardı ama bi kişiye de vakit ayırmadan edemedim :)

gelelim hikayenin en başına. "hadi bakalım" yazımda yazdığım gibi olaylar öncelikle hadi bakalımla başladı benim için. öncelikle birisiyle tanıştım. M. adı. o da öğrenci ve bu sene onun son senesi :) internet ortamında tanıştık. neyse işte öncelikle kendini tanıttı sonra msn istedi direk. pat diye olaylara balıklama atlayan bi insan olmadığım için bir an tedirgin olmadım da değil. ama bişey çekmişti işte. ne çekti neden çekti çözemedim ama çekti bi kere :D direk msn isteme olayından sonra bunu biraz garip karşılasam da verdim msnimi ve konuşmaya başladık.4-5 saat konuştuk. konuşma sonuna doğru bişeylerin beni ona karşı çektiğini hissettim. lafları olsun benle paylaştıkları olsun tavırları olsun. konuşmanın sonuna doğru cam var mı diye sorunca gene bi gerilme aldı beni ve bu sefer biraz da kendimi açıklayarak durdurdum onu :) direk cam açmayı görmeyi sevmediğimi anlattım. neyse biraz sapık tavrı gösterdiğimi söylese de napalım anam ben buyum :) ama benim tavrıma da bu kadar büyük bi tepki vermeyince şaşırdım açıkçası. en son yarın okuluna gelmek istermiyim diye sordu ve bende okuluna gelmeyeyim ama al sana bi kıyak diyerek numaramı yazdım. bütün bunlar olurken bi taraftan kendime şaşıyorum da tabi :D lan sen neden numaranı yazarsın diye. adam çekti beni tamam da yani numara vermede niye acele ettin ki bu kadar diye biraz da kızdım kendime. msni kapattıktan  sonra direk msj geldi telefonuma. iyi geceler diye:) paniğim biraz azaldı ( niyeyse gene çözemedim bak şimdi ) ve mutlu etti beni bu :) yattım o gece güzel bi uyku çektim. ertesi gün öğleden sonra kalktım baktım 2 msj var telefonda. gene o atmış. günaydın msjı ve bugününü boşalt diye 2 msj :) bende günaydım dedim tünaydınlık bi olay olsa da. sonraki msjına da eee çok açım ben yeni kalktım bişeyler mi yesek buluşup dedim. tüm bunları nası yazdığıma hayret ederek telefonumu masanın üstüne bıraktım. içeri gittim. geldiğimde 1 msj vardı. "bu kadar çabuk buluşmak isteyeceğini düşünmemiştim dünkü sapık damgasından sonra :)" diye. hem kendime şaşırıyodum hem de karşımdaki adama. bişeylerin gözden çıkarılması mı artık yoksa bi önceki gece konuştuklarımız mı çözemedim ama beni ona doğru çeken bişeyler olduğunu biliyodum. neyse buluşma yeri ve saati ayarlandıktan sonra gittim görmeye:) gönderdiği resimlerinden hiç bi farkı olmayan msndeki eğlenceli konuşmaların biraz daha fazlasını barındıran tatlı mı tatlı suratlı benim boyuma ve kiloma yakın (az daha zayıf tabi :D ) bi kişi. M. ? dedim direk yanına gidip. o da kafasını kaldırıp bana baktı panda? dedi. bende direk elimi uzattım tokalaştık. oturuduk sonra sohbet muhabbet kendini anlatma falan derken saat baya bi oldu. zaten biraz garipsedim kendimi bu olaylar içinde :) çok fazla bişey konuşamadım çok fazla bişey söyleyemedim. gerildim biraz. ilk defa böyle bişeye kalkıştığım için sanki hala hata yaptığımı düşünüyodum. pat diye bi insana güvenmek telefon vermek buluşmak falan. ben böyle değildim amk dedim içimden. tabi karşı tarafa hiç bişey hissettirmeden :D

sonrasında çıktık o cafeden sinemaya gittik. tamam hoş çocuk diyorum içimden ama yani nasıl güveneyim hemen diye de düşünüyorum :) neyse sinemaya gittik filmlere baktık falan. pek tanıdık filmler olmasa da siyahlı kadın diye bi filme gittik. millet siz sakın gitmeyin aman derim! laaan ilk buluşmada gidilcek en kötü film adı altında oskarı havada kapar film. yeminle ne gidin ne izleyin ne de adını ağzınıza alın :) öle dandirik bi film görmedim ya! gereksiz gerilim sahneleri (ki ben her türlü gerildim. o yüzden ne korku filmi ne de gerilim filmini kolay kolay ve tek başıma izleyemem) falan gırla gidiyo :D bi ara artık gerilimin dozajını o kadar gereksiz bi şekilde arttırdılar ki ister istemez bende M. nin koluna yapıştım. biraz komik bi durum olsa da  sonrasında ona nedensizce dokunma isteğimi de tattım orda :) filme karşılıklı bi ton söve söve çıktık. bişeyler yiyelim dedik ve konuşmaya da devam ettik. allahım muhabbeti okadar tatlı ki anlatamam :) böyle dinlediğin an masal gibi geliyo anlattıkları. çok fazla ağzımı açmamamın da bi diğer sebebi aslında bu ;) neyse yemekler yenildi muhabbete devam ettik. bi kaç soru falan  sordum. heyecanlı heyecanlı onları cevaplamasını izledim. gözlüklerinin arkasındaki böcek karası gözleri her bi sorunun cevabında heyecanlı heyecanlı oynadı hep :) sonra ayrılma vakti geldi onu durağa bıraktım. ayırlıken sarıldım ve teşekkür ettim gün için. içimde bi kıpırdanma oldu tabi ayrılırken :D

eve doğru giderken msj geldi direk. "ben senden hoşlanıyorum" diye :) ona daha önce bişeylerin çektiğini söylemiştim ama hoşlanma yoktu bende o msn anında ama o msjı da görünce içimi bi mutluluk kapladı direk. bende hemen msj yazdım "galiba ben de senden hoşlanmaya başladım" diye. eve geldim ve tüm gece msjlaşmaya devam ettik. şunu farkettim ki evet beni de çeken şeyler varmış ve o çeken şeyler hoşlanmaya doğru gidiyomuş :) hal ve hareketlerini kendime benzettiğimi de burdan itiraf edemeden geçemeyeceğim :D  tam ben yani :) neyse işte armudun sapı üzümün çöpü derken işler ilerledi (detaylarla sıkmayalım deme ;) ) ve pazartesi çarşamba gene buluştuk. birbirimizden hoşlandığımız ve birbirimizi istediğimiz o kadar açıktı ki gözlerimizden, herşey pat diye oturdu zaten çarşamba günü. eeeyyyy blogerlar ve okuyucular sevgilim var artıkın benimdeeeee hoh! :D sevgilimin detaylarını sonra veririm artıkın ;)

Bu da sevgilimden bana bi hediye :) çok beğendim laaaaayn!

perşembe günü oldu ve ne zamandır kafamdaki soruya da yanıt bulmak istiyodum. daha önce bi kız arkadaşıma gay olduğum söylemeyi düşündüğümü biliyosunuz. perşembe günü tüm cesaretimi topladım. ki topladığımı sanmışım meğersem :)  senle bişey konuşalım demem gerek normalde ama  diyemedim tabi :) neyse okul çıkışı  kız arkadaşıma biraz oturalım yaaaa evde sıkılyom ben erkenden gidince diye ayak yaptım ama karnıma nası ağrılar giriyo sormayın ey yavrular :) neyse oturduk sohbet kahve derken iş fal olayına geldi. bi güzel oturduk fallarımıza baktık karşılıklı. bu arada tabi sevgilime de msj atyıorum sürekli ben bi halt işliyorum ama hadi bakalım falan diye :) o da destek oldu hemen bana direk canım benim :) neyse fal kısmında öyle harfler söyledi ki ağzım açık kaldı. M! dedi direk :D ( normalde fal bakabilen pro bi insan değil benim gibi ama işte aptala malum mu oldu desem yoksa 6. his gibi ay si det pipıl mı oldu desem bilemedim ama bildi direk valla :D ) bende bi heyecanlanınca durumu merak etti zaten arkadaş ve sordukça sordu kim bu diye. bende bi sevgilim var falan dedim. oha çüş falan oldum ayağı yaptı hemen. kim bu kız (!) nerden kimin nesi falan diye soru yağmuruna kapılınca kendileri tarafından bende o an deli cesaretiyle söyledim herşeyi. "Sevgilim erkek!?" dedim. ben gayim itirafından sonra ilk saniye de şaka yapıyosun falan dedi direk. allahım ne kötü andır o öyle :/ zaten söylemeden önce bi deli cesareti gelmişti karın ağrıması ile birlikte ama üstüne bi de itiraf titremesi olunca (bunu şimdi kendim uydurdum :D sadece kendimi çok savunmasız ve en özelimi anlattığımı hissettiğim için titredim heralde ama ölümüne titredim a dostlaaar. çok kötüydü :/ ) dank etti ona da şaka yapmadığım. siktir dicek falan diye bekliyorum ya da nası yaaaaaaağ falan diye ortalığı ayağa kaldırcak falan diye etrafa bakınıyorum. ondan bi tepki gelsin diye bekliyorum bi taraftan da masanın alatına pusma moduna da geçiyorum tabi :D amaaaa kafamda bu ana dair oluşturduğum binbir senaryonun hiç biri olmadı :D gayet güzel karşıladı itirafımı. sonrasında biraz daha rahatlayınca hayatımda olan herşeyi pat diye ortaya döktüm desem yeridir :) kustum bi nevi hepsini :D şu ana kadar içimde ne biriktiyse bi anda karşı tarafa anlattım. geçmişimi, şimdi olanları, kafamdakileri... normalde gaylere karşı pek iyi bakmayan bi insan olaraktan verdiği tepkiler ve yaptığı yorumlar beni o kadar rahatlattı ki anlatamam :) ummadığın taş baş yarar derler ya aynen o hesap :D baya bi konuştuk arkadaşımla sonrasında da. sarıldım en son ona. o da bana tabi :) rahatlama sonrası gönül rahatlığıyla eve gittim bende. sevgilime de detayları anlattım direk eve gidesiye kadar :) eve geldim ve üstümü değiştiriken bi msj geldi. benim tatlı mı tatlı çok değer verdiğim, daha önce de kardeşim ilan ettiğim, her bi bokumu bilen, hep yanımda olan ve beni direk kabul eden güzelim kız arkadaşımdan : " sen çok güçlü bi çocuksun. bugün bana anlattıkların herşeye karşı kendinin arkasında durman bana bunu gösterdi ve şunu bil kim olursa olsun ne olursa olsun ol ben senin yanındayım ve mühim olan o." o kadar mutlu oldum ki anlatamam ya :) eşşek dedim içimden eşşek :D hemen aradım tabi :) konuştuk gene bi 15 dakka beni ne kadar mutlu ettiğini söyledm ve kardeşim yerine koyarken hiç de hata yapmadığımı gösterdiğini söyledim ona. o da çok mutlu oldu tabi :)  öle işte :D

neyseeeeee biraz detaysız ve özensiz olmuş olabilir bu post ama sonra sonra bişeyleri detaylandırırım merak yapmayın yavrular :) bugün olanları da sonra anlatayım bence millet kızmasın sonra bu ne la destan yazmış amk bu diye ;)

yorgun, mutlu ve bi o kadar da güzel bitte...

22 Mart 2012 Perşembe

Pert!

offf o kadar yorgunum ki şuraya 2 cümle yazmaya elim bile gitmiyo o derece yani. makale okumak, tez yazmak, soruları hazırlamak, ödevlere yetişmek ve bütün tez soruları işlerininde üstüme kalması falan... allah ya ben de insanım yapmayın bi durun ya. teker teker gelin amk! herşey bu kadar üst üste binmişken benim de bi nefes almaya ihtiyacım var. bakalım sonum ne olacak. hadi uykusuzluğu ve vücut yorgunluğunu geçtim de bütün kişisel işlerim de arap saçına döndü yemin ederim bu sıkışıklıkta. az önce çamaşır makinesinden çıkardığım ve çok sevdiğim beyaz tişörtümün, pembemsi bi renk almasını görmemle küfür derecesinde master degree yapmam bir oldu. dikkat etmemişim kafa başka yerlerde olunca artık. o manzaradan sonra o kadar çok söylendim ki bağıra bağıra ev arkadaşım koştu geldi gecenin bu köründe noliy??? diye. :/ hala sinirliyim tabi! neyse bakalım şu yarını da sorunsuz bi şekilde atlatırsam hayatımda neler döndüğünü anlatcam hemen. gözlerim kapanıyı şuan. neyse kapalıyız bugün de anlayacağınız üzere. yarın gelin yavrular. teze gittim gelicem :(

yorgun ve küfür had safhada bitte...

18 Mart 2012 Pazar

hadi bakalım!?

neler olduğunu döndüğünü ben de anlamadım ilk başta ama kapatırken hadi bakalım dedim içimden. hadi bakalım...

17 Mart 2012 Cumartesi

mini mini mimler part 1

laaaaayn çok sevindim hea mim alınca :D yihuuuuuuu bi panda olarak hareketlerimle fazlaca belli etmesem de evin içinde yuvarlandım. şahitlerim var :D :D neyse bakalım heyecanlı heyecanlı mim'i bana gönderen akhlys 'e teşekkürlerimi eder ve mim'e geçerim.

kendini seviyor musun?
valla kim kendini sevmez ki? tamam sevmeyen olabilir ama ben kendimi gayet güzel güzel seviyorum hoh! pandavari göbeğimle esprilerimle falan mutluyum yani. tabi herkesin sevmediği bi yönü bi durumu fiziksel özelliği olabilir ama ben bunlarla mutluyum ve olumsuzluklarıma (ki bana göre yok :) ) rağmen seviyorum. ehe ehe ehe :D

yapmaktan hoşlandığım şeyler??
valla öncelikle film izleme ve müzik dinleme en çok yaptığım ve severek yaptığım şeyler. hele ki müzik :) onun dışında yemek yapmayı çok seviyorum. yemek yapmak beni bi nevi rahatlatıyo diyebilirim. arkadaşlarıma yemek yapmak ya da sevdiğim insanları kendi soframda ağırlamak da bunların başında geliyo. bide yemeği sevdiğim için offf duble oluyo benim için :D onun dışında arkadaşlarımla herhangi bişey paylaşmak beni çok sevindirir. basit bi konuşma olsun bi iki espri olsun yani amaç arkadaşlarımla vakit geçirmek olsun. sigara alkol ve dertleşme üçlüsünü bir arada yapmaya da bayılırım. go karta bayılırım bi de. süratlı bi şekilde minicik (!) arabalarla hız yapmak cidden içimdeki beni ortaya çıkarıyo. gözleri dönmüş bi şekilde deli gibi go kart yapabilirim. sanki arabanın camından kafasını çıkarmış köpek misali :) yeni yerler görmek yeni tatlar denemek de beni ben yapan ve yapmaktan hoşlandığım şeyler arasında. son olarak roller coaster 'a binmek istediğim ama gerçekleştiremediğim bi olay. daha önceleri izmir lunaparkında ufak çaplı olanına binmiştim ama biraz daha büyüğü beni daha iyi paklar :) ben bağlayın tüm gün bineyim ben o roller coaster'a. haaa en önemli şeyi unutmuşum! türk kahvesi içme ve fal bakma olayına bayılırııııııım!!

hedeflerin nelerdir?
şuanlık hedeflerim okulumu bitirmek ve kpss sonrası bi yerlere atanıp mesleğimi icra etmek. kpss olmadı öys programı ile akademisyen olmak :) nası yapabileceğim konusunda en ufak bi fikrim bile yok ama bakalım şuan başta bunlar var. belirsiz hedeflerimden ilki ise italyaya gitmek ve orda yaşamak. ta ki makarna ve pizza kusuncaya kadar :) büyük bi roller coaster'a binmek. tüplü dalış yapmak. yemek konusunda uzmanlaşmak. en sevdiğim sanatçının konserine gidip en önde izlemek ve konser sonrası 5 dakka bile olsa 2 kelam edip fotoğraf çektirmek :) profesyonel anlamda dans edebilmek ;)

kendini bir cümleyle anlatabilir misin?
uykucu, üşengeç, dinlemeyi ve dinlenmeyi seven, konuşkan ve bol bol gülen bi pandayım :)

nefret ettiğiniz şeyler nelerdir?
hadi bakalım buyur burdan yak :) bi kere ne kadar alttan almayı bilen ve sık sık uygulayan bi insan olsam da karşımdakinin bunu bariz bi şekilde kullanmasından nefret ederim. beni dinlemeyenlerden nefret ederim. işi düşünce arayanlardan nefret ederim. gözünü hırs bürümüş ve bilmişlik taslayan insanlardan nefret ederim. konuşamayan (konuşamayan derken en basit özelliğimiz olan bir durumu yerine getiremeyen, konuşulamayan, hödük tabirli) insanlardan nefret ederim. kabak tatlısından nefret ederim (tatlı şeylerden genelde pek haz etmem burda söyleyeyim de). olmuş bitmiş olayların arkasından ah vah tüh napcaz diye dert yanıp 29384920384 gün öyle bekleyenlerden nefret ederim (ölüm olayları dışında kalanlar tabi). bi şeyi 30 kere tekrar etmekten nefret ederim. 1 sefer dedim mi demişimdir. senden bişey istiyosam yalvarmam mı gerekicek? hoh hiçte bile yalvarmam! bulaşık yıkamaktan nefret ederim. soğuk insanlardan nefret ederim. sabah erken kalkmaktan nefret ederim. benim tabağımdaki yemekten tırtıklayanlardan nefret ederim (ha yemek bittiyse ve benim tabağımda kalanlar sonsa tamam ama 20 senelik ömrüm boyunca ablamın sırf beni gıcık etmek için bi tencere dolusu yemekten yemeyip benim tabağımdaki aynı yemekten yemesi dellendirdi ve hassaslaştırdı bu konuda beni). kızlarla alışverişe pazarlıksız çıkmaktan nefret ederim (her bulduğu dükkana giren kızlar pazarlıksız çıkmam sizle dışarı! sonra hırdavatçıya bile giriyonuz işiniz olmadığı halde). daha da vardır da aklıma bu kadarı geldi :)

favori şarkıların, filmlerin, kitapların nelerdir?
öncelikle filmlerden bahsedersek stranger than fiction, tim burton'un tüm filmleri, yeşil yol, babies (izleyin lan çok eğlenceli valla 4 bebeğin yaşamı :) ), howl's moving castle, spirited away, k-pax, karanlıktakiler, julie and julia, mary and max, mozart and the whale, my sister's keeper, sixth sense, jeux d'enfants... diye uzar gider bu liste :)
favori şarkılarım ise zuhal olcay pervane ve yine aşk var, levent yüksel sensiz olmaz ve diğer tüm şarkıları, mor ve ötesi uyan ve araf, gleek olduğum için tüm glee müzkleri, rihannanın tüm şarkıları ve onun haricinde melodi tuttumu her müzik :)

ilham aldığım kişiler kimlerdir?
valla ilham aldığım kişi pek yok sanki ama pandalar idolüm :)

death note'u sen bulsaydın ne yapardın?
burdan tüm animeci arkadaşlara selamlar saygılar sevgiler hörmetler :) valla ben bulsaydım öncelikle en çok nefret edilen insanları (cinayet işlemiş, taciz tecavüze karışmış, kitleleri öldürmüş ve zarar verme yanlısı) öldürebilirdim belki. öldürmezdim ama ya. sadece gözünü korkuturdum bi daha aynı şeyleri yapmaması için.

oyh sonunda bitti valla :) ben de bu mimi pistisime ve anlatsam bi bok olmaz beye postalıyorum. mimimimimimimimimimimimimimimmimmmm... :) öperim yavrular :*

13 Mart 2012 Salı

Alev alev...

part II

yaz tatiline girdiğimizde aslında amacım yaz okuluna kalmaktı ama olmadı bi türlü. Y. de yaz okuluna kalıcaktı ve aramız çok yakındı aslında. haftada 2 gün okula gidip kalan günlerimi onun yanında geçiricektim ya da o benim yanımda geçiricekti. planımız böyleydi. 2mizinde evi vardı ve rahat olucaktık ama malesef ki olmadı ve ailem yaz okuluna kalmamı istemedi. 4 ay boyunca evde tıkılıp kalıcaktım. kaldım da zaten. evde sürekli dört dönmeler ve annemin sürekli peşimde dolaşması...  sinir ki ne sinir. neyse plan bozulunca ilk haberi olan tabiki Y. oldu. aradım söyledim herşeyi o da üzüldü baya bi. neyse dedim sağlık olsun belki sen buraya gelirsin ha dedim. gelmem mi diye cevap verince havalara uçtum direk.

günler birbirini kovaladı böyle. hem can sıkıntısından hem de babamdan para istememek için çalışayım bari dedim içimden. babamın aracılığıyla gittim bi yere başladım. tabi öncelikle Y. arandı haber verildi iş şartları ve ücreti konuşuldu onay alındı tabi. çalışmak istedim bende ama asıl amacım para biriktirip Y.nin yanına gitmekti. işe her gün ayrı bi sevinçle gittim. sürekli o anı düşündüm. otobüsten inip boynuna atlıcaktım. belki de süpriz yapıcaktım ona. o da süprizime çok sevinicekti. birlikte eskişehri turlayıp gece evine gidicektik. sonrasında da ... :) 3 hafta boyunca çalıştım. paramı haftalık olarak aldığım için kafam da rahattı. haftada bi paket sigaraya da düşmüştüm. hem birini görmek için para biriktirmek mutlu ediyodu hem de sigarayı azaltmak. 3 hafta sonunda paramı da kendimi de hazırlamıştım. 1 hafta içinde bizimkilerle konuşucam 1-2 sakal atın ben yaz tatilimi aşık olduğum adamın yanında geçiricem diye izin alıcaktım. herşey tamamdı. mutluluk mu geberiyodum resmen. Y.nin haberi yoktu hala geleceğimden. ona hala haber vermemiştim. ailemden izinimi aldım indiregandimi de yaptım. gitmeme 2 gün kala telefonum deli deli çalmaya başladım. var  bu işte bi hayır dedim ve açtım telefonu. arayan ev arkadaşım. beni Y. ile tanıştıran ev arkadaşım arıyodu. yav bu adam işi düşmese hayatta aramaz dedim kendi kendime. neyse hal hatırı hızlı bi şekilde geçtik ve baklanın büyüğü ağzından yere doğru büyük bi gümbürtüyle düştü. evde tamirat olayı varmış ve para göndermem gerekiyomuş. aha dedim içimden. şimdi sıçtın. para yok desen olmıcak var desen olmıcak. 2 ucu boklu değnek!! sinirlerim zıplamışken iyice didik didik ettim tamirat işini ve cidden acil olduğunu gördüm. ağlamaklı bi ses tonuyla kapattım ve parayı göndermek için dışarı çıktım. bütün hayallerim umutlarım sevincim bi anda yerle bir oldu. sinirden köpürüyodum. annem bile neden titriyosun sen yaz ortasında diye sorunca anlattım olayı tabi. para lazımmış dedim. neyse para gitti elimden. ben kaldım bi başıma hayallerimle. Y.nin kaslı kolları arasında uyuma, ona 1 hafta da olsa günaydın diyebilme, gözlerinin içine bakabilme hayallerine daldım.

moralimi toplamam kolay olmadı. Y. de bendeki bu moral çöküklüğünü öğrenmek için çok uğraştı ama söylemedim. bişeyler uydurdum hemen. ilk önce kızdı tabi söylemememe ama uydurduğum bahane sonrası gene üzüldü. üzülmemesi için baya dil döktüm falan ama toparladım. geri kalan günlerde öyle neşesiz gezdim evden de çıkmadım. ben böyle hem melankolik hem de umutsuz takılırken bişey dikkatimi çekti. Y. benden yavaş yavaş uzaklaşıyodu. telefonlara çıkmamalar, aramalarımı msjla geçiştirmeler falan. dikkatimi baya bi çekti tabi bu olay. eski ilgili erkek nereye gitmişti? ne olmuştu? biraz eşelemek istedim ama olmadı. cevap gelmedi karşı taraftan. bu kadar da olmaz dedim içimden. herşey ters gidiyo :/ kızdım tabi ona da. aramadım bi daha. daha fazla geçiştirilmek istemiyodum çünkü.

gel zaman git zaman aradan 1 ay geçti. kuru kuru msjla idare ettim. en son arkadaşlarla içmeye çıktığımızda biraz fazla kaçırmışım ki bi msj dayamışım. hala o msjı hatırlamıyorum tabi :) sonrasında bi telefon geldi hemen. baktım Y. arıyo. içimden çok geç desem de açtım telefonu. sesi çok kötü geliyodu. çok fazla sallamadım konuşurken tabi. ta ki hastanedeyim dediği ana kadar. bi an o üzerimdeki alkol etkisi geçti pür dikkat dinlemeye başladım. meğerse 2 haftadır hastanede yatıyomuş :( bana söylememiş üzülmeyeyim telaşlanmayayım diye. bense aklımdan neler neler geçirmiştim. işin iç yüzünü öğrendim hemen. karaciğeri zaten kötü durumdaydı ve alkol, kötü beslenme gibi durumlarda direk pert oluyodu. gene öyle olmuş. bütün bi sene boyunca bu konuda uyarmıştım onu. o da benim hatrıma dikkat ettiğini söylüyodu. meğerse dikkat etmemiş. şarteller orda attı tabi. en çok sevdiğim aşık olduğum insanın acı çekmesi çok üzmüştü beni. bir sıçmışım ki ağzına sormayın!! çocuk hasta yatağında ne diyeceğini şaşırdı. bişey de diyemedi zaten.hem kızdım hem bağırdım hem de sorguya çektim. bişey de diyemedi tabi. en son canım çok acıyo dedi. hatta gözümden yaş geldi acıdan kapatalım mı dedi. tamam diyebildim. telefonu kapattıktan sonra öyle bi canım acıdı ki böyle bi acıyı daha önce kimsede yaşamamıştım! tüm gece onu düşündüm. yaptığım hatayı anladım tabi. hasta yatağında o kadar sert çıkmıştım ki gözüm görmemişti aslında neler olduğunu. hemen ertesi gün aradım bi ton özür diledim. tepkimin büyüklüğünün nedenini de söyledim. ben sana çok bağlıyım sana zarar gelsin istemiyorum diye bi ton açıklama yaptım. yok dese de ikna olmadım. beni yanlış anlamadığını söylese de bana kızmadığını bana kıyamadığını aralarda tekrarlasa da ikna olmadım. zaten fazla konuşamadı ağrısı fazlaymış. ben de her gün ama her gün arayacağıma dair söz verdim ve kapattım. içim buruktu :(

part III yakında...

12 Mart 2012 Pazartesi

Ara bitti bloga devam

yav en son bi 8 mart anısına girebildim onda da baya bi sövdüm çıktım. sonra blogla pek ilgilenemedim :( çünküm tez gibi illallah ettircek bi baş belam var :@ ne bitmez şeymiş arkadaş ya yaz yaz oku oku bitmiyo. soruları hazırlamak da ayrı bi olay zaten. te allam küfür edicem şimdi. en son dünü anlatmak gerekirse 10da çalışmaya başlayıp gece 10da bitirdik. bi ara 7de akşam yemeği yiyelim dedik o kadar. onun haricinde sabahki aldığım sigaradan 1 tane içebildim valla. eve geldiğimde kafamda kadın çocuk feminizm  toplumsal cinsiyet... gibi bi ton şey uçuşuyodu. tez maillerimi de gönderdikten sonra perttim yani.  o kadar şeyden sonra güzel bi uyku çektim ama :) sabaha uyanmak bile istemedim derse. neyse gerisi okul zıbırtısı zaten anlatmaya pek gerek yok :D

bugün (bi kısım anlattığım için kim olduğunu biliceksiniz ki) Y. msj attı. aslında bi kaç gündür msj atıyo da cevap bile atamıyorum tezden. neyse işte keşke msjı da atmayaydı ama yapıcak bişey yok. burdan sana sesleniyorum Y. ! ağzıma sıçtın bugün sağol :( Y. eski kız arkadaşıyla barışmış ve yüzük takmışlar :( ailelerde işin içine girmiş. dünyam başıma yıkıldı. tribin allahını attım tabi ama neden bana söylemedin diye. biraz geç öğrendiğim için trip attım ama acım daha derin be arkadaş. bi ton şey yazdım kızdım falan. bana attığı tek mesaj "çok üzülüyorum" oldu. lan dedim sevmesem hiç bi halt yapmam dedim içimden ve biraz yumuşattım ortalığı. birbirimize seni seviyorum dedik ve msj olayını da bitirdik. şimdi diyeceksiniz ki bu olayı anlattın ama havada kaldı. tamam kabul anlatıcam devamını da ;)

bu aralar beni istanbul numaralı bi telefon arıyodu paso. bende açmak istemiyodum ki genellikle aradıktan sonra görüyorum ve dönmüyorum. eski sevgilim olabileceği şüphesi olunca açmak da istemiyorum tabi. ne sesini duymak ne de başka bişey istemiyorum ondan. o yüzden baya bi geri dönmedim numaraya. bugün 2. defa ısrarla arayınca açtım artık biraz gerilerek. eğer oysa ne demeye arıyo diye basıcam küfürü tabi :) neyse açtım telefonu bi kız sesi. iyi günler dslfksşldkfopfooaıuweıqowıeok (burayı anlamadım) ... panda beyle mi görüşüyorum dedi. evet ama anlamadım sizi dedim bi daha söylermisiniz? meğersem greenpeacemiş! lan dedim ne bok yemeye arıyosunuz? zamanında üye olmuştum ve bi ton alışveriş yapmam için bana kredi kartı zart zurt diye dönmüşlerdi ben de istemiyorum demiştim. öğrenciyim olum ben neyini alayım!? neyse işte gene bağış muhabbeti çevirdiler bende he he he dedim. şuan durumum yok dedim kapattım. tamam destek olurum tabi isteyerek de üye oldum zaten ama şuan neyin ısrarı bu arkadaşım. param yok dediğimde de yok işte biz bu uygulamayı sizi düşünerek yaptık falan ayakları. tamam bacım haklısın sizinde desteklenmeye ihtiyacınız var ama olmayan parayı nereye kime göndereyim ki ben. ha çalışmaya başlayınca tamam paralar gani olcak zaten :)

ha bide son olarak boş ev-bin jip-3 iron filminin müziğine sardım bu sıralar. çok önce izlemiştim ve beğenmiştim filmi. müziğine de takmıştım. bi arkadaş facete paylaşınca lan neydi bu oldum. sonra hatırladım tabi filmi müziği. şimdi başa alıp alıp dinliyorum gene :) alın bu da filmin bağımlılık yapan müziği :
http://www.youtube.com/watch?v=FxvPx3pcbtw

neyse bakalım şimdilik böyle olsun devamlılık arzettirmeye çalışıcam ;)

ağzına sıçılmış bitte...

9 Mart 2012 Cuma

8 mart...

Tüm kadınların Dünya Kadınlar Günü kutlu ola dursun(!)

Kadınların kadınlar gününü içimden geldiğince kutlayamıyorum. nedeni ise, içinde bulunduğumuz bu durumlar karşısında sadece 1 gün için kadını kadın yapan şeyleri hatırlayıp sonrasında kadına zulme devam etmek isteyen örümcek ağı beyinliler.

Bu yazıyı dalga geçmek için yazmıyorum! sadece 1 günlüğüne bütün kadınları baş tacı ettiniz de eee sonrası? her yerde resimler afişler bu güzel günü kutlayan bi ton insan fakat yarın ne olacak? kaç kadın daha öldürülecek? kaç kız çocuğu daha gelin olacak? kaç kadın daha hem fiziksel hem de duygusal tacize uğrayacak?

Bana, katı olduğumu ya da duyarsız olduğumu ya da ağır konuştuğumu söyleyebilirsiniz. ama benden kadınların değerini, güzelliğini, zarifliğini ve en önemlisi erkeklerle eşitliğini (tüm insanlar gibi) yarın unutacak olan insanlara kibar davranmamı beklemeyin!

kadını sürekli evin içinde olan, temizlik yapan, eşi ve çocuklarıyla ilgilenen, tüm ev içi görevleri üstlenen, gece dışarıya çıkmayan çıkamayan çıkmaması gereken, çocuk doğurmaya yarayan, kocası altında ezilen/ezilmesi gereken, dayağın müdavimi, bakire, eline kimsenin eli değmemiş, sadece amgötmeme olarak tanımlanan, seks objesi, egonu tatmin etmene yarayan, haksızlık karşısında sesini çıkarmayan, cahil, sessiz vb. birisi olarak görmeye devam edenler, bi adam olun. erkekliği delikanlılığı kadının/kadınınızın üzerinden oynamayın. kafanızdaki engelleri atın. 

tüm bu yazdıklarımdan biraz da olsa farklı düşünüyorsanız yani benimle aynı düşünüyorsanız öncelikle kendinizi ele alın ve kafanızdaki TÜM engellerden kurtulmaya şimdiden başlayın. kurtulun ki kadını özgürleştirin. kurtulun ki 8 mart'ı sadece "bir gün" olarak bırakmayın bıraktırmayın. 

son sözüm tüm ataerkil tarzda yetişmiş ERKEKLERE(!)

"kadınlar için özel olan günler dışında kalan tüm günlere eskisi gibi devam...  kadınların tenefüsü bitti."



6 Mart 2012 Salı

Bi el atın ;)

hoyh. şimdilik az bi burun akıntısıyla işi atlattık. çok şükür iyiyim. destek olanlara çok teşekkürler :) bigay sözünü unutmadım ama bi çorbanı hasta olsam da olmasam da içicem ;)

neyse şimdiki konu biraz bana gaz vermeniz. bu konuda ciddiyim. blogları okusam da başıma neler geleceğini bilsem de neler olacağını az çok düşünsem de gaz verin siz. gazımızın konusu şu ki en yakın arkadaşıma artık açılıcam. arkadaşım hatta kardeşim(!) kız olunca biraz daha rahat olucak durumlar gibime geliyo ama gene de emin değilim. sonuçta ters tepki almak bile noliy(?) dememe sebep olucak.

bu konuya pandalama bi dalış yaptım evet ki bu nerden esti diceksiniz buna da cevabım var. şöyle ki, dün gece rüyamda gördüm bütün hadiseyi. en yakın arkadaşıma söylüyorum ve pat diye kabul ediyo beni. rüyanın etkisi olsa gerek ki sabah bi neşeyle kalktım. sanki bu gün diğerlerinden çok farklı olucak gibiydi. kalktım giyindim bi neşeyle okula gittim. sonrasında kız arkadaşımla buluştum. artık rüyanın gazına da gelmişken söyleyeyim bugün dedm. sürekli dilimin ucuna geldi geldi söyleyemedim ama. bi az oturalım mı bişey konuşcam falan oldum hep ama konuşamadım. sonrasında da sabahki cesaretten esaret kalmadı ve arkamı dönüp eve geldim. zor bi olay söyleyenler yaşayanalr bilir ya da ben abartıyo olabilirim. neyse işte gay olduğunu açıkça söylemek şuan için dilimin ucunda ama en sevdiğim şeker gibi de ağzımda. çıkarmıyorum çıkaramıyorum. o yüzden biraz gaza ihtiyacım var diyorum.

ha diceksiniz ki örnekler var önününde. tamam var bunu ben de biliyorum ama daha önce yokladığım için tepkisini de biliyorum gaylere karşı. en son bu muhabbet geçtiğinde aramızda konu zenneydi ve zenneyi tiksinerek izlediğini  belirtmişti açıkça. ben her ne kadar ortamı yumuşatmaya kalkışsamda pek başarılı olamadım. o yüzden biraz tırsıyorum. sonuçta bana arkasını döner mi bilemem ama dönmez diye de umut ediyorum. bakalım. 2 ucu b.klu değnek :)

şimdi napsam bilemedim. bi an gelcek cart diye söylicem o ağzı açık bakarken de hoh dicem dönüp gitcem ama  sadece bildiğin biraz arkadaş dost eş hısım akraba cart curt gazına ihtiyacım var. bi el atın a dostlar araba yokuşun son deminde kaldı. hadi hepbir aşağıya vurduralım ;)

yarın söylesem mi acaba ya? du bakalım yarın ola hayrola.

yazar eleştirisi: biliyorum panik bi insanım ;) napcan böyleyim işte :D
(ufak bi kıvılcımın devamını da yarın yazıcam söz!!!!)

4 Mart 2012 Pazar

Hasta :(

vücudum ağrıdan kırılıyo. sanki her sinirim ayrı bi trafik kazası yaşıyo içerde. başım desen feci ağrıyo. bi çorba pişirenim yok mudur ey dünyalılar. üşüyorum da zaten ateşim olmasına rağmen :( en nefret ettiğim şey hasta olmaktı. oda oldu vatana millete hayırlı olsun. offff :(

3 Mart 2012 Cumartesi

Ufak bi kıvılcım?

anlatacağım olay geçen sene kasım zamanlarında geçer. tam tarihi hatırlamıyorum ama kasımdı ya :) kasımda olduğunu hatırlamamın tek sebebi de kasımda aşk başkadır filmi yüzünden. çok güzel bi filmdi!! son sahne ise, yastığıma kapanıp hülya koçyiğit çığlıklarımı bastırarak gözyaşları içinde geçmişti. ne pis ağlamıştım lan. düşününce bak gene bi garip oldum hea! neyse konuyu dağıtmayalım. yıl 2010 kasım ev arkadaşımın arkadaşı gelicekmiş kalmaya bize. misafir gelmeden 1 gün önce haber veren insanı yani ev arkadaşımı tebrik ediyorum tabi :) neyse çocuk geldi şöyle bi süzdüm tabi direk :) potansiyel azgın modları!!! Y. de ilk gördüğüm şeyler: esmer ten, kara kaş kara göz kombinasyonu, yapılı vücut, kafam kadar olmasa da kaslı kollar, iri damalı eller ve 175 boy! allahım dibim düştü tabi. içimin yağları desen paçadan akar modda :D

geldi kaldı tabi 4 gün. bu süre zarfında aileden gelen misafirperverlik ortaya konuldu. yedirildi içirildi. ilk kez gördüğüm bi insana rağmen ilgi maksimumda :D sohbet etmeye çalışmalar da cabası.

günlerden cuma oldu tabi. herkes yaymış kendini evde akşam akşam. Y. ben ve ev arkadaşım oturuyoruz falan. ev arkadaşım hadi 2 bira alalımda içelim dedi. hay hay hemmen altımızdaki tekel büfeden biralar kapıldı. sohbet muhabbet sigara eşliğinde içilmeye başlandı. ben durur muyum muhabbeti ilerletme çabaları espriler kahkahalar... Y. nin muhabbeti de  o kadar iyi çıktı ki allahım diyorum içimden bi de gay olsa (ki hala bilinmemektedir) tam olcak direk yavşıcam. neyse son biralar da mesanedeki yerini aldıktan sonra ev arkadaşım ben yatıcam dedi. şaşırdım tabi. bana öğretilene göre ve ailemden gördüğüm üzre misafir yatmadan yatılmaz anasını satayım. nereye gidiyon diyorum içimden tabi ama kafamdaki diğer ses git git git amk git de bizi yalnız bırak diye bağırıyo :) neyse gitti yattı. kaldık mı biz başbaşa. sohbete devam tabi. ordan burdan derken baktım bu sefer benm gözler isyanda kak yat diyo ama çocuğu da bırakamıyorum. cin gibi hayvan. iç iç insan az bi mayışır, kayar gider ama tık yok. neyse ben de dayanamadım yattım.

ertesi gün dışarı çıkıcakmış Y. kalktı giyindi ve gitti. allahım akşam olsun da gelsin falan diyorum sürekli. ki tembih etmiştim yemeğe gel akşam yemek yapalım yiyelim diye :) bir erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer modlarındayım ki çok mantıklı deneyin lan :) neyse geldi akşam yemek yedik falan sonra benim laptobu istedi. şaşırdım. facebuka giricem dedi. tamam dedim verdim. kendi halinde takılıyo tabi ben de göz ucuyla profili falan tarıyorum belki bi ipucu bulurum edasıyla. çıkmadı bişey. ev arkadaşım da kendi halinde laptopta takılıyo Y. benim laptopta takılıyo ben ortada mal mal dolanıyorum. sıkıldım haliyle. Y. de ilgilenmeyince hem sıkıldım hem köpürdüm. odama geçtim. sonra içerden bi ses:

Y: pandaaaaa bi gelseneeee.
Panda: hayırdır Y. bişeymi oldu?
Y: yok ya bişey yok da facebukun var mı varsa eklicem seni.
Panda: var tamam ekle (içinden bağıra bağıra sevinç çığlıkları atıp 4 temmuz misali havai fişekleri gönlünün orta yerine salıverme hali ama çaktırmadan). adım ... :) kabul ederim ben seni.

şaşkındım. ben gitmeden bi facebuk hesabı için ağzını arayıp eklemek için kendimi paralamayı düşünüyodum ki pat diye işler değişti :D lililililililililililililiii. işler bu hale geldikten sonra muhabbetler daha bi uzun daha bi detaylı olmaya başladı. her anlattığına artık gülmemek için kasmıyodum kendimi ya da gözlerinin içine bakarken sırıtmadan edemediğim gibi. ilk gördüğüm zaman abazalığı öne sürsem de sanki daha önce tanıyomuşum gibi bi his gelmişti aslında. sanki kanım kaynadı. mühürlendim vs. bu hissi o an anladım. istiyodum deli gibi onu fakat bişey de yapamıyodum. neyse gitti tabi. okuduğu şehre döndü.

facebuktan muhabbete devam ettik baya bi. hatta kanka demeye başladık birbirimize ki kanka lafından haz etmeyen bi insan olarak hayatımda ilk defa birisine kanka diye hitap ediyodum.

günler birbirini kovaladı. 2. dönem çok feci hasta olmuştum ve gece 11de hastaneye karları yara yara gitmiştim. artık nefes alamayacak duruma gelmiştim çünkü. doktor nabız ölçüp tansiyonuma bakmak istedi ilk önce. tamam dedim. nabız 130 tansiyon da 10 14 çıkınca kadının suratından "ahanda sıçtın" ifadesini çözmemek mümkün değil tabi :D ben gayet espiri falan yapıyorum doktora kadın bana walking dead'mişim gibi bakıyo :) neyse ordan çıktım sağ salim. ciğerler pertmiş tabi. ilk defa tek başıma hastaneye gitmek koydu. yalnızım mızmızlancak kimse yok. biri arasın lan merak etsin hastayım amk diyorum içimden. kendimi kötü ve yalnız hissediyorum ta ki telefonum çalana kadar. ekrana bakıyorm allahım Y. bu diyorum. bi an lan bayıldım mı halisünasyon mu lan bu diyorum. ateşimi ölçmeye çalışıyorum falan ama - bilmem kaç bini bulmuş havada ölçemiyorum. neyse telefonu açayım bari diyip yes diyorum. tabi içim kıpır kıpır :)

Y: alo panda nasılsın napıyosun. aklıma geldin bi arayayım dedim.
Panda: iyiyim yoldayım eve yürüyorum hastaneden çıktım :(
Y: noldu iyimisin. nerdesin ne oldu? kimse var mı yanında? neden hastanedesin...?
Panda: tamam sakin ol coo. bişey yok. grip ve akabinde ciğerler pert işte nefes alamıyorum.
Y: hadi ya geçmiş olsun. dikkat et kendine. şuan nerdesin?
Panda: yoldayım eve gidiyorum noldu ki?
Y: tamam eve gidince beni bi daha ara !!
Panda: tamam ararım da sakin ol. iyiyim ben ilaçlarımı aldım gidiyorum şimdi. sen nasılsın?
Y: ben iyiyim. aman boşver beni ya sen eve gidince beni ara tekrar olur mu?
Panda: tamam ararım hadi şimdi kapatayım karlı yolda düşüp bide götümden olmayayım :)
Y: tamam bakalım :)

eve geldim tabi kara bata çıka. ev arkadaşlarım ufak bi ilgiyle hastane olayını sordular. 2 lafla geçiştirdim tabi. koştum odama telefona. aradım Y. yi. konuştuk uzunca bi süre. detayları falan anlattım. bi ara "yarın geleyim mi oraya" dedi. yok dedim napyosun sen :D (geeeel geeeeeel kollarında uyut beni antibiyotiğim ol içeyim seni  :D ) neyse konuştuk. sonrasında face msn telefon msj trafiği devam etti. hastalığım 5 gün sürdü ve hergün aradı. allahım ne güzel bi duygudur o :D 1000 fitte uçuyorum. açılın acemi pilot geliyyy lililililililiiii :)

neyse sonra yaz geldi ve memlekete gittim ve...

part 1 bitte ;)

1 Mart 2012 Perşembe

Düşündüm de...

bu anlatcağım olayı daha önce derste hocamız anlatmıştı. o vakitten beri de düşünüyorum aslında. olay şöyle:

bir adam çocuk evlat edinmek için çocuk esirgeme kurumuna gider ve başvuru yapar. 2 senelik değerlendirme kapsamında adamın ev yaşamı, maddi durumu, ailesiyle olan ilişkileri, çevresi ve çocuk için yapabilecekleri ve çocuğa sunacağı olanaklar değerlendirilir. tek başına bir adamın evlat edinmesi demek ilerde ensest bi vaka doğabileceği şüphesi taşır genelde. her ne kadar ensest olma ihtimali belli olamasa da sosyal hizmet uzmanı bunu da değerlendirme içine alır ve görüşmelere devam eder adamla. gel zaman git zaman şartların uygunluğu kesinleşir ve adamın çocuğu evlat edinmesinde bir sakınca görülmemektedir. uzman son kez bir ev ziyareti yapıp bu müjdeli haberi adama vermek ister ve evine gider. tabi bu ev ziyaretleri genelde habersiz yapılır ve görüşülen kişinin saklayacak bişey olmaması içindir. uzman eve gider adam kapıyı açar ve yanında bir adam daha vardır. içeri geçip otururlar ve evlat edinmek isteyen adam direk söze başlayarak yanındaki diğer adamın sevgilisi olduğunu çocuğu birlikte büyütmek istediklerini açıklar. 2 senelik süre boyunca böyle bir durum söz konusu olmamıştır. uzman şok olur. bir anda herşey alt üst olmuştur. evrakların işlemi durdurulur. çocuğun evlatlık verilme durumu askıya alınır.

insan haklarını ilke olarak benimsemiş bir meslek olarak sosyal hizmet, bu noktada tıkanır. uzman her şeyi düşünmek zorundadır. bir tarafta eşcinsel bir ailenin hakkıyla alabileceği evlat edinebileceği bi çocuk. ki eşcinsel çiftin çocuğun eğitimi, geleceği ve ihtiyaçları açısından yapabilecekleri çok çok çok fazladır. çocuğun geleceği için mükemmel bir şans. sahipsiz bir çocuğun sıcacık bir yuvaya ve ihtiyaçlarının karşılanmasına ön ayak olmaktır amaç.

diğer taraftan çocuk için bakıldığında ise tamam şartlar çok güzel fakat çocuğun eşcinsel bi ailede büyümesi ilerde olabilecek baskı karşısında savunmasız kalmasına yol açmaktadır. çocuğun bu düşünceyle baş etmesi, etrafındaki insanlardan zulüm görmemesi ve ruhsal anlamda da iyiliği düşünüldüğünde şartlar giderek uzmanı zorlamaktadır. karar verme sürecini uzatır ve düşünmeye başlar. belli bir süre sonra da kararını verir. her iki taraf da dezavantajlı grup olarak sayılsa da çocuğun hayatını düşünerek hareket eder ve çocuğu evlatlık vermekten vazgeçer. çünkü bu hikayenin yaşandığı yer Türkiye.

şimdi iş bu boyutta biter ve benim asıl düşünme sürecim başlar. yani bende ilerde böyle bi karar aşamasına geldiğimde çocuğu vermeli miyim diye düşünüyorum. işin içinden de çıkamıyorum. hocamla bunu tartıştıktan sonra Türk aklımı kullanarak ya mantık evliliği çerçevesinde (görünümünde) taşıyıcı anne bulabilir ya da mahkeme mahkeme dolaşıp insan haklarını devreye sokarak çocuğu evlat edinebilir fikirleri geldi. işin bi de yalan söyleme kısmı var fakat o da suç sayılıyo. ee napıcak bu eşcinseller? insan hakkının onlara verdiği ve  hak olarak tanıdığı bir şekilde çocuk büyütme çocuk sahibi olma gibi durumları yaşayamayacak mı?

bu fikirler işin kaypaklık yolu fakat eşcinseller adına başka yol kalmıyo gibi gözüküyo şuan şu durumda. eşcinsellerin birey olarak zaten toplum tarafından yaşadıkları gözler önünde. sosyal devlet adına yapılanlar da belirli bir yerde kalıyo. insan haklarını ise hiç açmıyorum. hele ki kendi ülkemin kendi fikir ve yasaları çerçevesinde. şuan tek hedefim eşcinseller adına fikir değişikliği, yasalar önünde diğer insanlarla eşitlik, ve devletin tam olarak eşcinsel bireyleri tanıması! bu tür olayların daha fazla yaşanmaması adına...